1 Mart 2012 Perşembe

Her Güne Bir Dizi...Dizi İzlerken Ne İçmeli?

Bir hafta neden 7 gün ve günlerin adlarını kim buldu? Sordum soruşturdum bilen yok. Google it kavramı ile hayatımıza değil dilimize bile yerleşen google amcanın bile aklı karışmış durumda. Bu aralar saçma sorular aklıma gelmiyor değil. Mesela en son gittiğim seyahatte otobüs koltuğuna benden önce toplam kaç kişi oturdu, restoranda yediğim tabak kaç kez yıkandı ve toplam kaç kilo su tüketildi... Soruların ardı arkası kesilmiyor zihnimde. Ama yok cevabı yok!

Haftanın neden 7 gün olduğunu bir kenara bırakırsak, ben her gün en az bir dizi izlemeye karar verdim. En son gittiğim Düşler Çayı ? barında kendini organizatör diye yutturan ama asıl mesleğinin oyunculuk olduğunu, televizyon kanallarında dans ederken öğrendiğim düşük zeka seviyeli adamdan sonra dizileri izlemeye ve artiz camiasını daha iyi tanımaya karar verdim.

Bu SON olsun Pazartesi!
Hayatı sondan başa doğru almaya başlasak aklımız karışır. Hele bir de sondan başa doğru giderken bir o yıla bir bu yıla giderken gözlerimiz kayar da gider. Ama yok SON dizisini izlerken öyle olmuyor. Berrak Tüzünataç'ı tanımam etmem ama sevdim. Hele ki kocası kabasakal Engin Altan Yanyatan... Bence senaryo da güzel, oyunculuklarda iyi. Pazartesi günü SON dizisini izlerken mutlaka filtre kahve içmek lazım! Çünkü detayları iyi takip etmek gerekiyor ve kahve dikkat dağınıklığına birebir!

ÖYLE BİR GEÇER Salı Kİ!
Benden daha düşkün, daha mazlum daha zor hayatı olanlar da varmış .Hatta bu ülkede körlerin gördüğü, ölenlerin dirildiği türk filmleriyle büyümüş çocuklar olarak Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisi ibret-i alem! Ağlamak istediğim zamanlarda içimin ağlama sinirlerini titreştirmek amacıyla bile ara ara izleyebilirim. herkes büyüyüp çoluk çocuk sahibi oluyor ama Küçük Osman hep Küçük kalıyor. Allah'ın takdiri işte... Mucizevi bir dizi... Mutlaka izlenmeli ve izlerken mutlaka bir kadeh kırmızı şarap içilmeli...


MUHTEŞEM Çarşamba
Kadın olmanın altın kuralları yazılacaksa bunu mutlaka Hürrem Sultan yazmalı. "O sana bir isim verecek işte o an senin gördüğün gözlerle dünyayı görmek, inandığın şeylere inanmak istiyorum, diyeceksin! " Ben hayatım boyunca otursam düşünsem böyle cümle kuramam. Herkese pabuç kadar dil uzatan ben... Bayanlar dikkat... Evde işler biriksin, ütü kalsın, yemek pişmesin. Sevgiliniz, kocanız oynaşmak yada gezmek mi istiyor. Katiyyen hayır! Oturup her kadın muhteşem Hürrem'i seyredecek ve ders alacak. İzlerken de mutlaka vodka redbull içecek. Malum?


PerşembeGÜL'ün SUÇU NE?
Yurdumun nadide bir kasabasında büyümüş, yazmalı Gül'ün başına gelenler beni benden alıyor. Yemin ediyorum biraz ebleklik var kızda. Alıp önce derdini soracaksın sonra eğiteceksin. Bu diziyi izledikçe kız çocukları okula kampanyasına daha çok destek veresim geliyor. Fatma Gül'ün Suçu Ne deyince şimdi ben söylerdim ama diyesim de var... Hele o erkek dünyası midemi midemi kaldırıyor. En iyisi izlerken çay demleyip içmek! Nihayetinde Fatma Gül de beni izlese mutlaka çayını demler, eliyle açtığı böreği pastayı koyar yerdi.


Adını CUMA Koydum
Artık Cuma akşamları program yapmak yok. Cuma gecesi bugün ne yapsam nereye gitsem kaygısı bitti. Oh be! Ben Emir gibi yakışıklı ve kararlı sevdi mi tam seven adam, Feriha gibi de baht diliyorum bütün gönlü geçmiş kocamış kadınlara. Daha ne diyeyim. Feriha'yı izlerken küçük ergenlik dönemlerim aklıma geliyor. Bu yüzden Cuma falan hiç takmadan oturup muzlu sütümü içesim geliyor. 


CUMARTESİ Devri
Osmanlı tarihinde ki Lale Devri bölümü artık bu diziyle yer değiştirsin çünkü daha çok entrika var. Ben bu diziyi üç farklı kadından birer tane çocuğu olan (üçüncüsü yolda..) Tolgahan Sayışman için değil Hatice Aslan için izliyorum. İzlerken o yaşta o fit vücuda sahip olduğu için de zayıflama çayımı eksik etmiyorum.

BEHZAT Ç değil BEHZAT Pazar!
Behzat Ç gibi adam başa bela adamdır. Adamın her hareketi bir tez konusu bence. Ankara'lı olmak İstanbul'lu olmanın yanında ezikken şimdi bütün Ankara'lılar Behzat Ç. ile kendini buldu. Adamlar sanki bir dizi yapmıyor da Ankaralılar Dayanışma ve Sosyalleşme Derneği için atılım yapıyorlar gibi... Behzat Ç.'yi izlerken serseri zıpır ruhum ayaklanıyor. Bu yüzden koca göbek olmayı göze alıp bira ve cips keyfi yapıyorum.

Haftamın her günün şenlendiren dizi sektörü, yapımcılar, oyuncular, set çalışanları iyi ki var. Yoksa ben kukuman kuşu gibi evde ne yapacağımı bilemez otururdum...

Şubat Ayına Dair...

Yeni yıla hem hızlı hem yavaş girdi Maydanoz Kız. 2012 için tüm dileklerim sizler için gerçekleşmeye başladı mı bilmiyorum ama benim için dileklerimin gerçekleşmesinde ilk adımlar atıldı. Neler derseniz?

* Geçmiş Aşklar Mezarlığımı Temizledim:
Temizlik imandan gelir diye boşuna dememişler. Hayat geçiyor ve bazen sakladığımız bütün anılar, eski aşklara dair fotoğraflar bir yük gibi omzumuza yükleniyor. Bizi yaşam akışında yavaşlatıyor. Ee yeni bir yıl yeni bir ben misyonuyla "Kızım Maydanoz kalk hadi temizlik vaktidir!" deyip malum mahalle bakkalıma gittim. İki şişe tuz ruhu aldım. Yalan Dünya dizisinde Servet Hanım klorak tutkunuysa ben de tuz ruhu hastasıyım. Banyo duvarına sinmiş sarı lekeleri silme ve mikro organizmaları öldürme isteği duyuyorum. Evime geldim. Eskimiş bütün aşık tişörtlerimi, fotoğrafları, saçma hediyeleri, özel günlerden kalma şarap şişelerini-sinema biletlerini ve bilumum bütün gereksiz eşyayı bir kutuya koydum. Amanın görmeniz lazım. Ikea mucizevi saklama kutuları "Eviniz küçükse üzülmeyin, biz zekiyiz çözeriz!" mesajları iyi ki var. Allah Ikea tasarımcılarına zeval vermesin. Kutumu aldım evimin önüne koydum. En son takip ettiğimde biri kutuyu açmış karıştırıyordu. İşin en güzel yanı özel hayatıma hiç gasp edilmiş hissetmememdi. Eski Maydanoz olsa cadalozluk yapar, hemen sokağa çıkar, bin laf ve tavırla kutuyu alırdı. Sonra ağlamaklı içeri girer, bir çocuğun annesine sarıldığı gibi kutusuna sarılır ağlardı.
Ama değiştim. Yılbaşı gecesi bana bir şey oldu. Saat tam 12:00 olduğunda Külkedisi misali bal kabağına dönüşmemek için mi dersiniz, yılların yaratmış olduğu pişmanlık mı dersiniz... Artık yüklerimden kurtulmak için adımımı attım. Kim ne derse desin, hıh!

** Aldığım En Güzel Telefon
Geçen yıl bu zamanlar Bay Tel Kafa'nın Amerika sevdaları ile uğraşıyordum. Hogatha adlı yöneticimin psikolojik baskıları, ofis ve ev arasında geçen sıkıcı yaşantım ve bir rutine dönmüş iç bayıltıcı karakterim ile umutsuzca sizle tanışıklığım... Her şey geride mi kaldı, hayır. Hayatım geçen yıla göre muhteşem mi  o da hayır. Aslında değişen bir şey yok. İşimden ayrıldım, Bay Tel Kafa'yı şutladım. Kendim dışındaki herkesin aşk hayatına dalıp binbir hikaye yarattım. Gel zaman git zaman Yaratıcı Hayallerinizi asla es geçmeyeceğiniz bir işim oldu. Artık dünyanın en saçma fikirlerini dünyanın en güzel fikriymiş gibi görebilecek bir iş ortamına sahibim. Çünkü tek kişilik dev kadro olarak yaptığım en saçma işi bile iyiymiş gibi övme yada yerma hakkına sahibim. Dev Kişilik Dev kadro stand-up gösterimi ileriki yıllarda yapacağım ama 2012 yılına girdiğimiz ilk andan itibaren aldığım en güzel telefon; ilk işimin onaylandığı haberiydi.

***Artık Ne Hissediyorsam Söylüyorum Bu Yüzden Başım Biraz Derde de Girdi Ama...Olsun!
İzbe yaşantımı renklendirmek istiyorsam biraz oto kontrolü elden bırakmam gerektiğine ve insanlar hakkında ki görüşlerimi yüzlerine de söyleme becerisi edinmem gerektiğine karar verdim. Bu fikir nereden sünger beynime geldi derseniz. Bir an... Dünya durdu, durdu insan... 01.01.12'de 00.01 de Victoria's Secret defilesini erkek egemen bir ortamda mecburi izlerken saçma ortamlarda, saçma durumlara karşı fikrimi söylemem gerektiği fikri ile çalkalandım. Sonra kendimi sürekli konuşurken buldum...
En son "...egosantriksin...16 yaşında ergen gibi davranmayı bırak da işimizi yapalım!" deyince adamın tekine,  bana hakaret davası açılacağı haberi ile şoke oldum. Hohoooo eğlence başlasın. Resmi yazı daha gelmedi ama gelirse de umurum değil. Fikir özgürlüğü diye bir şey var! Ve ben 2012 de bunu sonuna kadar savunacağım...Söz!

****Kötü Alışkanlıklar Out, İyi Ev Kızı Halleri In!
Camia da iyi sevgili bulamayan her kadın şöyle diyor:"Ulan ortam kaşar dolu. Ben ise modern, akıllı, iyi aileden gelmiş biriyim. Kaşar mı olmak lazım illa ki yoksa sülük karılara mı döneyim! Bende mi sürteyim sokaklarda, barda adamlara yavşayayım.Zavallı kadın numaraları çekeyim, yavşaklık edeyim..." Kadınlar camiası karışık ve umutsuz. Erkekler dibini göremeyecekleri bir kuyuya kafalarını daldırmış...2012 yılında artık bu yorumlara asgari tutarda maruz kalmak istiyorum. Kendimi pasta yapma kurslarına, mutlu çift ziyaretlerine, sıkı dizi izleyicisi olarak bar yerine tv kanallarınıda sürtmeye adadım. Şimdilik iyi gidiyor. En azından sabahın köründe millet bininci rüyasını görürken, bardan çıkmıyorum artık! Kötü alışkanlıklarımı devirdim artık iyi bir ev kızıyım.

Bütün bu değişimler sıkı ve harbi! İçimden geldiği için hiç zorlaması da yok hani... Değişim nedir diye sormuyor değilim kendime. Her gün aynada baktığım çehrem bile değişirken değişimin önüne geçilemeyeceğini anladım. 2012 yılının ilk ayları temizlik aylarımdı. Ama atraksiyonlarım asla peşimi bırakmayacak biliyorum. Ya sizin?