27 Temmuz 2011 Çarşamba

Saadet...

İflah olmaz insanoğlu hakikata ulaşmış meclisin önünde eğilierek şöyle der:
- Ben bir serseriyim, bir düşmüş, bir dilenci, bir açgözlü, bir zavallı... Kayboldum derin bir yalnızlıkta. Herşeyi bilen adamlar olarak size tek bir sorum olacak. Saadet nedir?
Zerdüşt, Buda, Hz. Musa hatta Lokman Hekimin bile bulunduğu bu çok geniş "herşeyi bilen adamlar" meclisi konuşmaya başlar.
Zerdüşt saadeti karanlıkta kalmamak olarak tanımlar, Buda yok olmak ve Nirvanaya ulaşarak... Musa nefsi bütün tutkulardan arındırmak derken Lokman Hekim bütün dertleri bir tek kelime ile ifade etmek için icat edilmiştir diye farklı bir yorum katar.
İnsanoğlunun tüm bu farklı yorumlarla azıcık beyni de sulanır. Derin bir karmaşa içinde ve sonuca ulaşmayan bir matematik problemi çözer gibi hisseder. Tam o anda her meclisin olduğu gibi herşeyi bilen adamlar meclisinin de başkanı gelir ve omuzları çöküp yere gözlerini dikmiş, çaresiz insanoğlunun omzuna eliyle dokunur.
- Saadet! der. Saadet, hayatı olduğu gibi kabul edip, insana yüklediği yüklere razı olup, bunun daha iyi olması için gayret etmektir

.....


* Hilmi, Filibeli Ahmed; "Amak-ı Hayal" Kaknüs Yayınları, 1998.

Hiç yorum yok: