23 Mayıs 2012 Çarşamba

Sezen ablamlı şarkılara anason eşlik ederse...

Bahar geldi çiçekler açtı. Tıpkı bu dünyada her canlının tanıması gereken; dünyanın en derin, en yaratıcı kadını Sezen ablamızın dediği gibi... Rumeli havası Boğaz'ın üstünden perdelerimizi hareketlendirirken begonyalar, laleler, papatyalarla biz kamaşalım, ee anason kokusunu da ekleyip biraz mayışalım!

Baharın akşam serinliğinde karşımda dalgalı kızıl saçlı deli dostumla, bir yunan meyhanesinde akşam üzeri ege usülünden keyiflenmekteyim. Akşam güneşinin uykuya çekileceği zaman aralığında meyhane müzikleri arasında Sezen ablamızın yeri olmazsa, evet o sofrada lezzet biraz eksik kalır ilkesi ile garsona sesleniyorum. "Bırak bu ikinci sınıf şarkıcıları, Sezen aç!" diyorum. Kafam hafiften güzelleşirken, yanaklarım da pembeleşmeye başlıyor.

Karşımdaki kadın ben içtikçe mi konuşuyor, yoksa rakı kadehte durduğu gibi mi durmuyor bilmiyorum. Anlatıyor, anlattıkça aşkı depreşiyor. Çünkü biz kadınlar bir adamı önce görüp aşık olur, sonra anlattıkça  daha da aşık oluruz... O anlattıkça aşık olduğum zamanları hatırlamaya çalışıyorum. Ben miydim her bahar aşık olan kadın, güneş olan yağmur olan hatırlamıyorum... Hatırlamak için daha çok içiyorum. Karşımdaki kadın konuşuyor. Ruhum aşk denizinde eski aşklarımı bulmaya çalışırken kulağıma şu sözler ilişiyor:
-Eee Maydanoz Kız, Sezen ablamız bile diyor. Beni kategorize etme! diye... Kızım bu adam beni kategorize etmeyi bırak üzerime bir etiken yapıştırmadığı kaldı.
İçine daldığım aşk denizinde bir anda dikkatim dağılıyor. Akıllı bir cevap bulmaya çalışıyorum. Neydi neydi neydi derken... Hah işte!
- Ee deli saçlı dostum benim sen de diyemedin mi matematikleştirme beni, çarpma, bölme diye!

İki kadın gülmeye başlıyoruz. Aşk ile alkol bir araya gelince biz kadınlar tatlı varlıklara dönüşüyoruz anlıyorum. Son zamanlarda bana  HP yazıcı modelleri içerisinde 2012 bahar modelim Mr. Canım, Alım, Balımdan bir mesaj geliyor. Bu bahar bir yağmurlu, bir güneşli hava derken, herkesin libido dengesini de altüst etti. Yine Mr. yazıyor yazıyor yazıyor. Kafam iyi, Sezen ablam "dilimin ucunda kelimeler, bir türlü söyleyemiyorum" derken kafamın güzelliği ile Mr. Canım, Alım, Balım'a "Ben içsem, sarhoş olsam üzerine kussam yine de beni sever misin?" diye yazıyorum. Soru bahane, maksatım adamın sabrını ölçmek!

Karşımdaki deli saçlı dostumun gözleri kayıyor."Kızım lan ben bu adama en iyisi bir hesap makinesi alayım?" diyor ciddi ciddi. Haydaa demeye kalmadan mesajıma cevap geliyor. "Sen kus, gerisini düşünürüz." diye.
Al diyorum işte kendi kendime mal soruya mal cevap!Sabır ölçme sorusu bu kafayla zor!
Ben her bahar aşık olacağım derken, aday adaylığından adaylığa bile terfi ettiremeyeceğimi anlıyorum...

İnsan neden içtikçe unutmak ister hem öncesini hem de içerken yaptıklarını bilmiyorum. Bu konuya sonraki yazılarımda eğilirim. Lakin Sezen ablamın "Bu gece" şarkısı çalınca burnumun direği  tekrar sızlıyor. İşte yine 2006 yılında bir bahar akşamına takılıp kalıyorum.

Al beni, götür kanatlarında bu gece
Uçurup diyar diyar sev beni sevilmediğim kadar
Unuttur yalnız yaşadığım her geceyi öyle gel...

İnsan dipsiz bir kuyuda hissedebilir. Zifiri bir karanlıkta kendini aşktan sarhoş edip uçurabilir. Ama hep aynı acıları, benzer aşkları yaşadığımızı ve bin yıl geçse de unutmayacağımızı bir tek Sezen Aksu bana hatırlatıyor.
Ya da hiç unutmamamı sağlıyor.

Sev, iste yeminler ederim aşka
Belki bir daha hiç tutulmazlar
İnanmasan bile gel, inandığım ne var ne yoksa
Hiç vermediğim kadar...

Şarkı bitiyor. Kızıl dalgalı saçlı yada dalgalı kızıl saçlı yada işte saçı her nasılsa karşımda benim gibi sarhoş olan dostuma dönüyorum.
- Al o dallamaya bir hesap makinesi, iyi fikir. Sezen ablamız da öyle yapardı diyorum.

Ruhumun şarkıların anasonla yaptığı kardeşlik sonucu dağılan parçalarını hiçbir hesap makinesi hesaplayamaz biliyorum...



Hiç yorum yok: