28 Eylül 2011 Çarşamba

Facebook Aşkım...

Dün gece dibine kadar içtim. En son garsona bana bir jack çeksene  demişim. Sızarak uyudum. Bugün sabah uyandım. Önce sert bir kahve içtim, sonra soğuk bir duş... Telefonu kapadıktan sonra hiç konuşmamızı düşünmeden içip, sonra tekrar içip sonra daha çok içip unutmaya kanalize etmiştim kendimi. Ama yok sabah öyle yapamadım. Uzun bır yürüyüş yaptım. Kuş ve böcek familyasını pek sevmezdim. Ama yok son konuşmamızla onları bile sevmenin seni sevmekten daha iyi olacağını düşünüp sevmeye karar verdim.

Maçka parkının tüm böceklerini tanımaya gücüm yoktu. Bir banka çöktüm. Elimdeki android telefonumla facebooka bağlandım. Ah benim facebook aşkım! Sen bana neler ettin... Önce tüm geçmişimizi (Allah facebook ekibinden razı olsun silmemişler hepsini saklamışlar) okudum. Benim mesaj kutumun prensi, wall'umun nadide gülü sen neler yazmışsın öyle aşkla... Allahtan facebookumuz varmış da birbirimizin yüzünü görebilmişiz. Yoksa ucucu madde gibi açılınca kaçıp, etkisini yitirecekmiş hemen aşkımız. Bin razı, ne muradları varsa versin facebook emektarlarının. O Mark çocukcağızın sayesinde kalıcı asla silinmeyecek kelimeler bıraktık birbirimize...

Okudukça duygulandım. Önce seni, sonra kelimelerini, en son olarak da facebookumu sevdim. Sonra tek tek yavaş yavaş sildim. Mesaj silmek kolay iş, önemli olan akıldan sil dedim kendi kendime. Akıldan silinen olarak akılda tutmaya heves etmiş biri olmak delilik dedim. Sonra tüm fotoğraflarına baktım.  Beni taglediğin bütün fotoğraflarından ayrıldım. Ben tagini kaldırdıkça içimin kanatları da kalktı. Bir martı havalandı... En çok ikimizin Absürd Aşklar Klübündeki resmimizi sevdim. Elin belimde resmen vantuz gibi yapışmışsın. Muzur seni!

Bu bir genç kızın, facebookta yaşadığı aşkı gerçek zanneden ama tıpkı facebook gibi sanal olan hazin aşk hikayesidir. Sen bana bir kelime söyledin. Ben kandım. Sonra hemen seni "arkadaşı ekle" butonundan ekledim. Sonra işte aşkımız dolu dizgin başladı.... Duvarıma şarkılar yükledin. Kızdık, telefonlar açmazken birbirimize içli duvar yazılarıyla kendini affettirdin. Sustum. Sana mesaj atacağıma facebook mailinden yazılar döşendim. Ama dedim ya bu sanal aşkü sabun köpüğü gibi kaydırdı ayağımı.. Popo üstü siber ortamın mermer zeminine düşürdü. Canım çok acıdı. Bir daha yeminler olsun facebookta aşk yaşayana...

Halbuki ben masallara inanan ve geceleri beyaz atlı prens hayali kuran bir deliyim. Sana inat hem de.. İnsan bu zamanda inanır mı masallara...  Sen masallara inar mısın bilmem... Facebook bilgilerini okuyunca öyle bir imajın var ama gerçeğin alakasız... İnsan en cok kendinden kurtulmak ister bu hayatta ya! Ben kendi güzel masalımla kendimden kurtulurum zannetmiştim. Ne ahmaklık! Sadece facebook bilgileriyle tanıdığım sen, hiçbirşeyimi bilmeyen ben ile tutkulu ve aşık iki kişi olarak tek bir guzel masal yazabilirdi oysa... Belki de küçük prens gibi bir kült olurdu. Bilemedık.

Sonuç ne mi? Bu yazı neye götürür bizi diye düşünüyorsan korkma! Ben seni anlamaktan vazgeçtim. Bu yüzden de facebook arkadaşlığımı bitirdim. Bir silgi yutup seni kalbimden silmesi için de görevlendirdim.

Ama...
Bir gun denize karsı oturacaksın, elinde bira! O zaman facebook modası da geçmiş olacak. Vay be diyeceksin ben ne güzel günler yaşadım, ne mutlu anlar, ne büyük aşklar, tutkular. Allah bin kere şu interneti icat edenden de benim tavıma düşenlerden de razı olsun. İçimde hiçbir şey kalmadı. Keşke yazdığım onca güzel notu bir yerlere kaydedip bassaydım. Yaşlılık zamanlarımda prim yapardı. Yaşlı entellektüel ve kitabı olan amca olarak bir sürü çıtır götürürdüm. Neyse geçmiş olsun...  Olsun yine de sevdim ve sevildim. Evet aynen boyle diyeceksin. Belki de herkesce rockcı otcu bilinen guzel bır söz yazarının güzel ve derin bir cümlesi gelecek aklına o an. Belki Teoman o zamana tekrardan müziğe geri dönmüş olur ondan birşey okursun içli içli kimbilir... Neyse kendi kendine huzur diyeceksin huzur... Ama yok burnuna bir pas kokusu gelecek.. Kalbin o zamana pas tutmuş olacak. Çünkü sanal aşklar aleminde o kadar gezinmekten gerçek aşkı yaşayamamış ve bunun farkına bile varamamış olacaksın.

İşte o an ben geleceğim aklına. Türk filmlerinde öyle olur ya.Gerçekten oluyor ki bunca yıl prim yaptı o sahneler. Yok kesin ben geleceğim. Hadi ordan kılçık diyeceğim. İçine, o pas tutmuş kalbine, kızgın bir çubukla dokunacağım. Cızzz edecek. İşte o an o güzel birandan bir yudum içip benim için denize karşı şerefe yap!

Bu yazı bunun içindir facebook aşkım...

P.S. Bende kelimelerin kalmıştı paylaşmazsam çatlardım...

Hiç yorum yok: