1 Ekim 2011 Cumartesi

Huzur Dediğin Şeyi Ben Gördüm!

Huzur ne diye sormak anlamsız! Eğer yanıbaşımda olsaydın, benim baktığım sonsuzluğa uzanan Marmara Denizinin ufuk çizgisinde yavaşça kaybolmaya başlayan güneşi görecektin. Ve yüzümdeki sonsuz mutlulukta huzurun ruhuma, bedenime nasıl işlediğini de...

Herkes aynı hayatta... Kimse ruhunun derinliğinde kaybolmak istemiyor. Hep istiyor ki yanı başındaki ses, iki kelam güzel laf etsin. Korusun, güvende hissettirsin. Arkanı toplasın, herşeyinle ilgilensin. Halbuki insanın kendisidir aslolan. Ve kendi başına ne kadar yetebildiği...Ama yok bilmek yetmez insana... Bilmeyi geriye itip, ihtiyacı karşılamaktır hukuken yaşamak yasasında yazılandır. Ve uymayan yalnız kalmaya mahkum!

Herkes aynı hayatta... Sen zannetme ki teksin bu dünyada. Sen ne istiyorsan herkes senin gibi isteklerle çevrelemiştir zihnini.. Sen bu yüzden yalnız olduğunu düşünme! Ne garip değil mi? Hepimiz aynı şeyleri isterken, hepimiz öncelik sıralamalarımızı değiştirip çatışıyoruz. Bu dünya ilginç bir oyun alanı! Kime neyin ne kadar yettiğini bilmeden, oyuna başlayıp sonra küsüyoruz.

Denize yaslanan gün batımı ruhumu ihya ederken içim huzurla dolu! Oh be diyorum kendi kendime "Yaşamak bu işte!" Balıkçı tekneleri sakin denizde yol alıyor, motor sesleri ninni gibi...

Aşk, huzur, mutluluk, sağlık, para... Neden benzer istekleri olan insanlar olarak bu kadar karmaşa var hayatımızda... Zaten yolcuyuz bu hayatta! Şimdi ölsem mutlu kalacak gibi hissediyorum. Çünkü sonuna kadar isteklerimle yaşadım.. Yaşıyorum.. Sen bilemedin ben kimim, neyim? İn miyim cin miyim ama ben kendimi çok iyi tanıyorum. Kendini koca okyanusa atmış bir deli düşün. Yolun ortasında yorulup boğulsa bile "Oh be okyanusun derinliklerini görme fırsatı buldum!Mutlu öleceğim" deyip sevinecek cinsten..

Gözlerimi kapatıyorum. Motorun, suyla sarlamanırken ki çıkarttığı o aşk sesi beni mest ediyor. Sen benim yanımda olup şahit olamadın, duyamadın bu sesi ama olsun.. Ben senin yerine de dinliyorum. Gözlerimi açıp seni karşımda bulmayı umut ediyorum. Ama ben en iyi asla umut edilmeyecekleri istemekte başarılıyımn. Olmayacak olma durumunu işte onca lafla değil ama bu huzurlu sesle kabul ediyorum.

Bu huzurun karşısında bu isteğe itaat ediyorum. Sen bilemedin hiç, bilemeyeceksin şu anda ne hissettiğimi... Aşk bir ince sızı ghibi kalbime yaslanıyor şu an... Bilmediğim bir kentin yine bilmediğim bir sokağında kimbilir hangi duygular içerisindesin... Konuştuğun dili bile anlayacağıma emin değilim. Çünkü beklentiler yada öncelikleri değişen iki insan ya da aynı önceliklerle yola çıkıp birinin yarı yolda bırakıp gittiği iki insan, bir daha asla aynı dili konuşamazlar...

Yabancı bir ülkenin iç huzuru yakalamaya çalışan sakinleri olarak, kendi iç savaşını dindirmeni ve bir gün tüm insanlığın konuşabileceği evrensel bir dili öğrenebilmeni umut ediyorum...

Yine umut ederken aynı şeyi yaptığımı fark edip, bu sefer sadece kendime şerefe yapıp içiyorum...

Hiç yorum yok: