Dünyanın en geveze insanı olan ben, konuşmaktan aciz konu sen olunca! Bu öyle çözülmesi zor bir düğüm ki, elime ne zaman alsam içim bulanıyor.
Dünyanın en derin insanı olan ben, sığlaşıyorum konu sen olunca! Bu öyle anlaşılması zor bir durum ki ben derinleşince kaybolmaktan korkuyorum.
Dünyanın en trajik, en dramatik olayı değil aslında! Hayatı o kadar zorlaştırıp yaşarsam nefes bile alamam. Ama sokakta tanımadığım birini çevirip ikimizi anlatsam iyi bir romantik komedi senaryosu çıkartabileceğini biliyorum. Ama romantik komediler mutlu sonla biter. Biz ise asla sonunu göremeyeceğiz. Bu nedenle romantik dram olması da olası! Olsun yine de bu kadar sığlaşıp, bu halde romantik birşeyler elde etmeyi de kar sayıyorum.
Bensiz hayatının anlamsız ve hayalperestlikten uzak olacağını, Nutella'ya ölüm anıma kadar sadık kalacağım gerçeği kadar iyi biliyorum. Bensizlikte yapacak milyonlarca şey bulacağına eminim. Ve emin olduğum bir konu da milyonlarca meşguliyetin içerisinde öyle saatlerce yokluğumu hissetmene rağmen oturup düşünmeyeceğin...
Ben sen gidersen bir gün ki bunu hiç istemiyorum saate bakmaya başlayacağım. Belli bir zaman diliminde hiç buluşmayı sevmiyorum seninle ama sen gidersen bu ayrıcalığı başka kimseye tanıyamayacağımı biliyorum. Çünkü ben ne zaman biriyle belirsiz bir zaman aralığında buluşmak istesem, sen dışında hepsinden sıkılıp saatime baktığımı fark ediyorum. Fakat bunun üzerine saatlerce oturup düşünmüyorum.
Bensiz kalırsan konuşmadan yemek yeme becerisi edineceğine eminim. Çünkü benimle o kadar gevezeleşiyorsun ki bu yüzden yemek yeme hızın her geçen gün yavaşlıyor. Mide dostu yeme bilincinim ben senin, sen bilmiyorsun.
Yüzlerce oyun oynamışızdır biz seninle. İçerisinde şişe çevirmece sonunda öpüşme de vardır, lades te! Hatta sıkıcı gazete eklerinin üzerine aptal yazılar yazarak ne düşündüğümü tahmin et oyunu da... Seninle geçirdiğimiz yüzlerce saat içerisinde sürekli oyunlar oynarken en çok kelime oyununu seviyoruz. Ben sıkılınca masadaki kağıtları parçacıklara bölerim, önüme bakarım. Sen ise bacağını sallamaya başlarsın. Sen ne zaman bacağını sallasan benim o ritme takılır aklım, başım döner.
Beni iyi tanıdığını düşünürsün, çünkü ne de olsa birlikte büyüdük.Ama konu sen olunca sığlaştığım kadar senin benim sığ yanlarımı bildiğin konusunda da o kadar ısrarlıyım. Senin tanıdığın ben, uzak ülkelerde önüne gelen bir porsiyon yemek gibiyim. Neticede bir tabak içinde bildiğin sebzeler ve etler var. Ama lezzeti seni hep şaşırtır. Aroması, kokusu o kadar farklıdır ki ne zaman ağzına bir lokma alsan farklı hazlar alabilirsin benden.
Çok sonra anlayacağın alışılmadık bir his olmak istemem içinde. Ya bugün benimlesindir ya da hiç yoksundur aslında. Bir gün yokluğumu düşünüp pişman olman yerine bugün var oluşumla keyif duymanı ve hep benimle olmak istemeni dilerim. Belki de oynadığımız o aptal oyunlar yerine akıllıca bir oyun oynamalıyız seninle. Tek bir kural olmalı içinde; sen hep sen, ben hep ben gibi.. Hiç yok olmayacakmışçasına..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder