Pat diye
dilinden başka bir şeyini bilmediğim bir kentte karşıma çıktın. Klasik aşk
hikayelerin de yer alan romantik karşılaşmalardan değildi. Benim için beklenmedik,
senin için matematiksel açıdan uygun bir zamanlamaydı. Aradaki tüm süreçleri bir kenara bırakalım, iyi ki karşılaşmışız.
Uzun
zamandır kendisini bir fanusa koyup saklayan, hayatla boğuşan biri olarak hala
alışma dönemindeyim. Sana karşı ne kadar net olursam o kadar huzur verirsin gibi
geliyor. Ya da huzur vermeni yürekten diliyorum. Hayatım öyle inişli çıkışlı ki... Belki de bu yüzden akışa bırakırken bile kendimi;
sürekli elim viteste, kontrollü! Kalkanlarım elimde... Güvenmek isteyip
güvenemeyen benim en büyük korkum; sıkıca sarıldığım her şeyin elimden kayıp
gitmesi. Kayıp giden onca şeyden sonra korkusuzca bağlanma becerimi kaybettim sanırsam.
Bir kenti anlamaya benziyor bir insanı tanımak da!
Ben bir kent
olsam inan bana İstanbul gibi olurdum. Kocaman, gezdikçe daha da büyüyen her
köşesinde farklı bir duygu yaşadığın… Kimi zaman nefret edeceğin cinsten, kimi
zaman yorucu, kimi zaman eğlenceli ya da huzurlu! Sen bir kent olsan ne olurdun
bilemiyorum hala...
Bugüne kadar
gezdiğim onlarca kentten tek hatırladığım huzur bulduğum, eğlenceli anlar oldu.
Seninle de öyle olsun. Sıkılmadan, kaybolmadan, korkmadan eğlenelim. Hep
keyifle keşifler yapalım.
Sana Clark
Kent diyorum. Clark Kent gibi gündüzleri
işinin başında olup, boş vakitlerinde bu deli kadının Super Man'i ol diye!
Clark Kentin bir kılavuzu yoktu. Ama ben senin için bir hazırladım.

-Sana her gün
bıkmadan sorduğum " Beni özledin mi?" sorusundan sıkılma sakın. Bazen
hissettiğimden emin olmak istediğimden soruyorum bunu bil yeter!
-Süper
kahramanlar ne istediğini bilir, kelimelerden kaçınmaz. Bunu bil yeter!
- Duygu hissettir yeter!
-Sen benim kendi
içime kapanışlarıma aldırış etme sakın. Eğer olursa bil ki korkularımdan
bunu bil yeter!
Sen benim Clark Kentim ol, ben senin kent rehberin…