İçimdeki mey'hane de sarhoş küçük kadıncıklar var. Kimisi mutluluktan, kimisi mutsuzluktan, kimisi hovardalıktan öyle vurur kendini alkol denizine... Sonra tek başına bir zamanlar birlikte eğlendiğim sonrasında sıkılıp attığım, unutmak için içip sonunda unutabildiğim onlarca mutsuz erkek de mey'hanemin müdavimleridir. Ben ne yapayım senin eskimiş ex'lerini dersen hiç sorun değil, senin seveceğin zararsız eş dost da mevcut...Bir masada tıkış tıkış oturup, yavaşça demlenirler her daim. Şarkılara eşlik ederken eller yanındakinin omzuna dokunurlar, anlamlı bir bakışla tüm duygular anlatılır ve olan olmayan herkesin şerefine bir yudum alırlar. Sırf bu yüzden severim onları. Omzumdaki sıcaklık asla soğumaz, öyle bir güven verir ki içim de ısınır...
İçim çok kalabalık anlayacağın... Ama sen bu mey'hanenin assolistisin. An gelir beni meşkle şevklendirir, an gelir beni hüzünden öldürensin. Ama aslolan sensin, gerisi teferruat! Bilirim içimdeki mey'hanenin kapısı bir tek sana açık. Gerisi "kapalı" levhasını astığım andan itibaren bir adım bile atamaz içeri...
İçimden tek kelime etmek gelmiyor anlayacağın. Seninle kafam öyle güzel, içim öyle dolu ki dolup dolup taşıyorum! Dünya güzel, sen güzel, şarkıların güzel... İçim acayip bir neşeyle dolu sanki her an mutluluktan boğulacağım. İnsan mutluluktan boğulur mu deme! Seni düşündükçe nefesim kesiliyor, mutluluk hormonlarım mey'hanemin ortasında delice dans ediyor. İçim kıpır kıpır oluyor. O an nefes almıyorum. Sana odaklanıyorum. Ciğerlerimin isyan ettiği ana kadar o kısacık an, ben ciğerlerime oksijen yerine seni çekiyorum. İnsan mutluluktan ölür mü? Ünlü şairin dediği gibi :
"Şimdi ölsem, mutlu kalırım sonsuza dek!"
P.S. Bu yazı evrene salınmış havalı bir öpücük gibi... Gidip hangi varlığın yanağına masumca konacağını bilen türden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder