Şu insanoğlu garip bir yaratık... Antik çağdan günümüze çözülemeyen en derin meseledir "İnsan!". Ne Descartes'ı ne de son dönem ünlü Türk düşünürümüz Aysun Kayacı şöyle herkesin tamamdır bu işte diyebileceği bir yaklaşım getirebildi. Demokrasi'nin temelleri, insan doğası, düşünce yapısı, hakikat, gerçek, öz, haz, arzu... İnsan, "insan " olmanın ne demek olduğunu düşündükçe boğulu veriyor kendi içinde...
"İnsan"ın iyi ve kötü halini düşününce aklıma hemen yöneticim Hogatha geliyor. Şirine dünyamda kötü büyüleriyle ve "buuhhahahaaa" şeklinde kahkahasıyla bana neden var olduğumu, bu dünyada ki misyonumun ne olduğunu her gün sorgulatıyor. O zaman işte Aysun Kayacı'nın çoban felsefesi geliyor aklıma.
"Amannn başlarım kariyerine... Çoban olayım oyum da eşit olmayı versin! Ne saçma sistem anasını satayım" diyorum.
Hogatha ilginç bir karakter. Bir kere hep siyah giyer. Kıyafetleri 1800'lü yıllardan kalmadır ve mutlaka her kıyafetinde bir yemek lekesi vardır. Saçları kırmızıdır. Günde iki paket sigara içer ve her sigara içişinden sonra mutlaka parfümünü bir kez sıkar. Bu yüzden acayip ekşimtrak bir kokuya sahiptir. Eğer yanına yaklaştıysanız "Turşucu dükkanı, kıraathane, tuhafiye , ofis Allah'ım ben neredeyim?" diye koku duyularınız kendini evrende kaybolmuş hissedebilir. Gargamel'in tıpatıp aynısı üçüncü kocası ile birlikte mutlu mesut birbirlerini yiyerek yaşarlar. Kavgaları, seks yaşamları, aşkları, meşkleri derken her güne farklı bir modla başlarız.
Hogatha insan olarak özünde iyidir aslında. Ama böyle düşününce "Katiller de özünde iyi insanlar!" diye karşı bir sav geliştiriyor içimdeki şirine... Hogatha üzerinden genel olarak "yöneticilik" pozisyonunun insan üzerindeki etkileri ve bir yönetici de olması gereken karakteristik özellikleri irdeleyeyim dedim. Kendime bir kadeh şarap koydum. Duygusal bağım olan kanepeme kaykılarak oturdum.
Kırmızı Başlıklı küçük, zibidi Maydanoz annesinin sözünü dinlemeyince her küçük çocuğun başına geldiği gibi sokaklara düşer. Tinercisidir, hırlısıdır, hırsızdır derken hopp güvenli bir yer buldum diye Beyoğ'lu'nun izbe sokaklarından birinde tarihi bir apartmana girer. En üst kata çıkar ve açık kapıdan içeri girer. Akılsız Kırmızı Başlıklı Kız orada Hogatha'yla karşılaşır. O dönem popüler kültürle arası iyi olan, her çocuk gibi günün yarısını televizyon izleyerek geçirdiği için Şirinler'i de çok sever. Daha o zamanlar Şirinler'in siyasal sistem üzerinden kurgulanmış bir çizgi film olduğunu bilmez.
Hogatha yumuşacık bir ses tonuyla:
-Ah sen ne şeker bir kız çocuğusun! der.
Kırmızı Başlıklı Kız o eve gelene kadar neler çekmiştir. Hemencecik rahatlar, gevşer. Biraz önce ikram edilen şekeri yalamaya başlar. Yumuşak ses tonuyla:
-Benim adım Hogatha ya senin küçük kız çocuğu? diye sorar.
Bizim küçük kız hemen yalamayı bırakır:
-Ben de Kırmızı Başlıklı Maydanoz Kız, der.
Hogatha "buuhhahahhaa" şeklinde gülerken ağzı açılır ve dileri bir anda ortaya çıkar.
Küçük kız merakla sorar:
-Aaaa ağzınızın içi ne pis. Dişleriniz de sapsarı neden?
Bir anda kahkahası donuk bir sessizliğe dönüşür. Hogatha'nın gözlerinden öfke çıkarken sakinliğini korumaya çalışarak:
-Dünyayı kurtarmak için çok çalıştığımdan dişlerimi fırçalayamıyorum. Sen ve senin gibilere daha bir dünya yaratmak için küçük kız anlasana! der.
Küçük kız bu açıklamayı yutmasa da yutmuş numarası yapar. Şekerini yalamaya devam eder. O arada Hogatha odanın içinde dolanmaya başlar. Ses tonu çatallaşırken "Gözlüklerim nerede?" diye söylenir. Küçük kız gözlükleri görünce acayip şaşırır:
- Aaaa gözlükleriniz ne kalın öyle! Resmen körsünüz, der.
Patavatsız Küçük Kırmızı Başlıklı Kız dayağı hak eder aslında ama Hogatha gülümseyerek:
- Yavrucum sen raporlar yaz, ben hatalarını bir çırpıda göreyim diye bu kadar kalın gözlüklerim var, der.
Bir anda Hogatha'nın gözleri Küçük Kız'ın ellerine takılır. Hemen yanına gelir. Ellerine bakar ve elindeki şekeri işaret edip:
"Dolapta pekmez, yala yala bitmez!" Buahhhhaaa diye gülmeye başlar. Bu iğrenç espri anlayışı içerisinde Kırmızı Başlıklı Küçük Kız'ın tüm iştahı kaçar.
- Neden bu kadar iğrenç bir espri yeteneğiniz var diye sorar.
Hogatha bu sefer gerçekten sinirlenmiştir. Eliyle Küçük Kız'ın kolunu kavradığı gibi havaya kaldırır. Kızın ayakları yerden kesilmiştir:
- Ben her şeye sinirlenebilirim, hiçbir şeyden memnun olmam Küçük Beyinli Kız! Çünkü ben mükemmelim. Ve sen beni sinirlendirdiğinde tıpkı şu an gibi, geçmiş zaman da bana yapılan ve içimde kalmış tüm kötülükleri sana yaparım. Sonrasında her şey durulunca, ince espri yeteneğimle ortamı yumuşatmak için espri yaparım diyerek tekrardan gülmeye başlar.
Dünyada "Bu...ahh..hahh" şeklinde gülen yegane insan olarak kahkahaları odayı çınlatırken, küçük dili evrene kötülük gazı salınımı yapar...
İçim geçmiş kanepede. Pis cadaloz Hogatha! Tam feylozofik karakterimle düşünce alemine dalacağım. Derin düşüncelerde savrulup acayip havalı bir hipotez geliştireceğim. Kadın buna bile el atıyor. Eve giremese de rüyalarıma girip ofis dışı yaşantıma da tecavüz ediyor. Evet basitte mükemmellik ilkesinden hareketle "Yönetici olmak eşittir Tecavüzcü Çoşkun olmaktır!". Altında çalışanların tüm beyinlerine, ruhlarına tecavüz eder. Fikirlerine tecevüz eder. Özünü bozar sonra kendisininmiş gibi satar. Israrcıdır, yüzsüzdür, cadalozdur.
Ve bu yüzden ne kadar mükemmel olursa olsun hiçbir yönetici sevilmez...
Ne diyordum başta... İnsan... Bu dünyadaki en karmaşık varlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder