5 Nisan 2011 Salı

Turta Tadında Hayat İstiyorum!

Burnumun direği sızlıyor. Çok sigara, bol alkol ve kahveden olsa gerek! Ya içimde beni çürütmesine izin verdiğim düşüncelerimden yada sigara-alkol ikilisinden öleceğim. Hangi nedenden olursa olsun kaçış yok! Derdim sadece mutlu ölmek... Bir gün ölürken mutlu ölmek ve sonsuza dek mutlu kalmak...

İçim sıkkın... Düşüncelerim karmaşık. Hava bu kadar gri olmasaydı yazımın ilk cümlesi bile farklı olurdu eminim. Güya bir de bahar geldi diye çiçekler kandırmacadan açıyor yapraklarını. Yok bu işte bir iş var. Dünya kendi ekseninde bile dönemez hale geldi, mevsimler şaştı. Dengeler karıştı, uyku düzenim bile bozuldu.

Herşey ne kadar da gri bu hafta! Köprünün ayakları, denizin kendisi, aklımdaki sahneler ve İstanbul... Herşey gri ve flu...Sanki bulanık bir suyun akarken oluşturduğu o ince katmanın arkasından hayata bakıyorum. Bu yüzden detayları göremeyecek kadar körleştirdim kendimi. Sanırım kafam bu nedenle sürekli iki tek atmış gibi güzel!

Herşey gri ya ben içimdeki renkli dünyaya döneyim diye evden dışarı adım bile atmıyorum. İçimde hala yeşeren umutlar var. Eski defterleri bir bir ortaya döküyorum. Yere oturuyorum. Bir sürü duygu, an, kişi, fotoğraf... Ne çok hayata dair "şey" var burda... Şey.. Bir an duraksıyorum. Geçmişte kalan her-şey; o dönem kadar özel olduğu hissini yaşatmaz mı en az eskisi kadar? İçim sızlıyor. Halbuki ben bu şey'ler için kaç gece gülmüş, eğlenmişi, mutlu olmuş, sarhoş olmuş, ağlamış, dağıtmış, kanamış ve kanatmışımdır.

Defterlerin içerisinde bir not... Hafif eğik bir el yazısı ile özene bözene yazmışım. Yine böyle baharın ilk günleri elime kalemi alıp eski evimden ceviz ağacını izlerken...O günü çok net hatırlıyorum.

"...Kendini koskocaman balonunun içinde bulan küçük kız... Balona değen elleri o kadar yumuşak bir yüzeyde kaybolur ki... Kaybolacakmışlık hissi ile dolar o an içi! Yumuşak bir kalkanla durduğu vahşi ormanı fark ettiğinde attığı çığlıkla balon patlayınca işler de karışır.Kendini bu sefer tamamıyla kalkansız ormanın ortasında yapayalnız bulur. O kadar garip bir dilde konuşmaya başlar  ki kendi bile bu dili konuşabildiğine şaşar. Kaybolacakmış'lık hissi ile vahşi ormanının içinde kaybolan Küçük Kız! Uzun bir zaman yürüdükten sonra turtalarla dolu bir masa görür. Masanın üstüne güneş vurmaktadır. Üzerinde ise envai çeşit turta... Elmali turta, seftalili turta, protakalllı hatta kabaklı turta...
 Kız şaşırır kalır. Yorgun ve aç olduğundan mı, turtaların enfes kokusundan mı kendinden geçer bilinmez.   Burnunun ucundaki sıcak turta kokusu ile sarhoş olurken gözlerini kapar... " 

Yaz gelsin... Güneş açsın... İçimde çok umutlu bir kız çocuğu var. Onunla birlikte turtalar yapıp, dostlarla güzel muhabbetler eşliğinde yiyelim. Griler hep geride kalsın. Ne olursa olsun "Ben herşeyi yaptım. Bakın içimdeki rengarenk kişilikle gri gökyüzünü bile boyadım." demek istiyorum içimdeki bütün Maydanoz'lara... Turta tadında bir hayat istiyorum. Ve içimdeki bütün enerjiyi bu isteğe adıyorum...

Hiç yorum yok: