12 Mayıs 2011 Perşembe

BEN SENİNLE KİLİTLİ KALDIM!

Saçlarından tuttuğum gibi ağzına kadar doldurduğum küvete başını sokuyorum.  O kadar büyük bir kafası var ki sular taşıyor.  Hiç de fark etmemişim bugüne dek!  Suyun içine kafasını sokunca ben çıkartana dek nefes alamayacak ama belki aklı başına gelir. Evet son çarem bu. Çünkü anlamıyor. Deniz Seki son şarkısında masum masum sevdiği adamı suya hapsettiğini söylesin, ben suyla boğmaya çalışıyorum. Ne de olsa herkesin olayları anlama şekli farklı!

Baktım iyice gidici, tekrar saçından çekip çıkarıyorum.
-Anladın mı şimdi diye soruyorum.
Hayır der gibi kafasını iki yana sallayınca,  lamı cimi yok! Tekrardan hoppaaa suya… Yine beklemeler… Yine bitmek bilmez saniyeler… Bu sefer anlamasını umarak tekrar çıkartıyorum.
-Son kez soruyorum bak bu sefer anlamalısın?

Yok yok yok! Tam man kafa çıktı. Hay şansıma ben...  Manavcının sözüne kanıp aldığım karpuz kelek çıkınca yaşadığım cinsten bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Man kafa evet man kafa… Hem de kafası büyük cinsten!

Pes ediyorum bırakıyorum. Derin derin nefes almaya çalışıyor. İkimizi de banyoya kilitledim bile. Yapacak bir şey yok. Bana ters ters bakıyor. Sonra duvarları titretecek cinsten bir tonla;
-Sen manyak mısın? Öldürecektin az daha beni, diyor.
Karşımda nasıl da sinirli sinirli duruyor. Aslında daha çok kendine kızıyor. Nereden çattım bu deli kadına diye. Yerde oturmuşum.  Çaresizlikten öleceğim. Bana bağıracağına, sarılması gerekiyor. O’nunsa yaptığına bak! Tam yine bağıracakken başlıyorum konuşmaya:
-Sen bir man kafasın. Bensizlik sana yarayacak mı al işte suya hapsettim seni. Al gördün suda nasıl oksijensiz kalınca çırpınan tavuğa benzedin. Bensiz de öyle olacaksın. Gör işte gör!

Karşımda dona kalmış oturuyor. Yüz mimikleri yumuşamışken, hala sinirli gözlerle bana bakıyor.
-Ben, ben, şey…
Böyle aşık gördü sanki hayatında… Oksijensiz beyinli, oksijensiz…
-Sus diyorum. Bir şey söyleme aman ne söylesen hep kızmaca hep bağırmaca…
İkimizde banyoda kilitliyken tripler atmak da her akıllının yapacağı bir şey değil ya!  Uzun süre sessiz kalıyoruz. O sessizlikte bütün geçmişimizi hatırlıyoruz.  Ayağa kalkıyor.  Kapının kilitli olduğunu bildiği halde elini kapının koluna atıyor, açmaya çalışıyor.
-Aç da gideyim artık. Bu son, dönüşü yok. Beni öldürsen olmayacak biliyorsun. Diyor.

İçim eziliyor. Tüm kalkanlarım eriyor o an.  Son nokta… Boğazıma düğümlenen kelimeler beni boğacak.  En son ne zaman ağladığını hatırlamayacak kadar ağlamayı sevmeyen ben! Gözlerimden iki damla yaş akıyor. Canım o kadar yanıyor ki.
Avucumda sakladığım anahtarı O’na uzatıyorum.
-Ben seni öldürmek için değil benimle yaşaman için yapmıştım. Ama şimdi sen beni öldürdün, şimdi hangimiz hangimizin Azrail’i olduk diyorum.

Gözlerimi kapıyorum. Elimdeki anahtarı alıyor. Kapının açılma sesini duymak istemiyorum, O’nun gidişini görmek de istemiyorum.

Ses yok. Sifon sesini duyuyorum.

Kafamı kaldırıyor. Gözlerimi sıkı sıkı yummuşum, gözlerimi açmaya korkuyorum. Kirpiklerimden çekiyor tıpkı sabahları uyandırdığı gibi…

“Ben seninle ne yapacağım ? Neydi o şarkı ha neydi ben sende…” diyor gülerek.

İlk defa gülüyor. İlk defa olmaz dediği şeyi yapıyor. Lafını ham yapıp yiyiyor.

“Ben sende tutuklu kaldım. Ama çevirelim o şarkıyı. Ben senle kilitli kaldım… “ diyorum…

Hiç yorum yok: