12 Mayıs 2011 Perşembe

AŞK ACISI İLE YAPTIKLARIM

Bahar geldi. Polenler burnumu kaşındırırken, araba da Powerturk radyonun “paaa vııııııırrrrrrrtürk” jingle’ını dinlerken içim eziliyor. Benim gücüm kalmadı, dermanım bitti. “Bahar geldi, çiçekler açtı, kuşlar cıvıldadı.” geyiği var ki, duyunca içimin sinir kasları halay çekiyor,. Ben acımdan ölürken, tüm hücrelerim “bir teselli ver” tadında, Müslüm Gürses fanatiği gibi yaşarken sığacak bir yer bulamıyorum.

Arabada sesini açtığım radyoda bir “pawııırrrrrr” bir de “ilaç gibi..” sözlerinden oluşan jingle sözlerini bir araya getirerek kendime bir detoks hazırlamak istiyorum. Güç kazanacağım, ilaç gibi gelecek bir şeyler, o şey ne ise ihtiyacım var. Evet yoksa havada görünmeyen bu polenleri kovalayan, İBB’nin yollara tonlarca para harcayıp ektiği bütün çiçekleri yolan, evde boş nutella kavanozları müzesi açan ve pislikten komşuları tarafından polise şikayet edilen bir kadın olacağım. Hoş ben üst kattakiler ses çıkarınca polise şikayet etmiyorum, dolayısıyla böyle bir şey yaptıklarında valla yelloz bir insan olarak elime maşamı alıp kapılarına dayanırım ya! Ama yok… İçim ne kimseye dil uzatmak, ne kavga etmek istiyor. Sanırım dünyam karardı…

Ayrılık acısını çekmek değil altında ezilmek benimkisi. Ölecek gibiyim. Her bir şarkı da gözlerim doluyor. Sporda koşu bandında ölecek gibi koşarken, yağlarımın bile bana acıdıkları için eriyemediklerini hissedip ağlayasım geliyor. Gerisini siz düşünün… O’nu unutmak için neler yaptım, hiçbir işe yaramadı. Çevremdeki naçizane önerileri uygulamaktan maymuna döndüm. Bir zamanlar ne havalı, artist gibi kadındım bir aşık oldum resmen maymuna döndüm. Evet özet cümlesi bu tüm hikayenin!

Ayrılık acımı atmak için denediğim tüm yollar çıkmaz sokak çıktı. Neler mi?

  • Yak Bütün Fotoğrafları
Tarkan’ın şu kırıta kırıta söylediği yak bütün fotoğrafları şarkısını ayin müziğim yaptım. Mumları yaktım. Bir rulo tuvalet kağıdını yanı başıma koydum. Bir şişe şarabı da alıp yere oturdum. Tüm eşyalarını yığdım. Tek tek kestim. Sonra teneke kutunun içine koydum. Sırayla ve büyük bir sabırla… Keserken içimdeki bütün O’na dair umutlarımı da dibinden kestim sanki! Sonra kalktım sokağımın dibindeki parka gidip tenekenin içindekileri bir güzel yaktım.
İçim rahatladı. Ipodum dan bir ses “Unutursun için yana yana!” derken ağlamaya başladım… Sanırım hiç bu kadar utanmadan en son çocukken ağlamıştım…

  • İçmişim Başım Dönüyor, Atlı Karınca Tipler Çevremde Dans Ediyor!
Gözlerimin üstüne patates koydular. Şişi inermiş. Sonra duşa sokup mecburiyetten yıkadılar. Akladılar pakladılar. Bizim kadınlar kulübü üyelerinin biri saçımı tarıyor, biri giyeceğim iç çamaşırına kadar seçiyor. Sonunda içi kırık dışı yamalı bir Maydanoz olarak kendimizi şehrin en iyi gece kulübüne attık. Ortam şahane… Eskiden olsa ağzım açık bakakalırdım. O’na bin basan tipler çevremde… Ama yok kimse o değil! Shut 1, Shut 2, Shut 3 derken içkileri devirdik. Gözüm kimseyi görmüyor. Yanımdaki yakışıklının yüzü iki tane… Kafam o kadar iyiymiş ki “ Ne romantik adamsın seni her yerde göreyim diye iki tane kafan var. Senden iyisini bulamam!” deyip sarılmışım. Sonra tam öpecekken yere kapaklanıp “Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sana benziyor diye…” şarkısını söyleyerek yerden uzun süre kalkmamışım. Sonuç ne mi! Ertesi gün hem kalp hem de mide, kafa, diz ağrısı…

  • Aşk Acısı Partisi!
İçim şişti düşünmekten. Bunun üzerine Bonibon madem öyle “Aşk Acısı Partisi” yapalım dedi. Kandım. Benim gibileri görürsem iyi olurum zannettim. Bir hummalı çalışma O’nu Bu’nu aramaca… Bir sürü tanımadık, benim gibi aşk acısı çekenler bir araya geldik. Herkes anlatıyor. Onlar anlattıkça ben daha çok ağlamaya başladım. Bazılarının sevgilileri çok öküzmüş, bazıları gerçekten kazmaları adam sanmış. Sıra bana gelince utandım. O’nun yaptıklarını ve benim yaptıklarımı anlatınca herkes “Salakmışsın çek cezanı!” tadında bakınca kavga çıkarttım. Kendi düzenlediğim partiden kovuldum. Sokakta öyle yalnız kalınca, kalbim daha da ağırlaşmış bir şekilde eve koşup, evlatlığım Pipi’me sarıldım…
 
En sonunda kabullendim. Acılı aşk şarkılarının hepsi bana yazılmış, çikolata regl dönemi için değil ayrılık acısı çekenler için üretilmiş, bu dünyada tuvalette değil ağlarken gözünü silmek için tuvalet kağıdı tasarlanmış… Evet O gitti… Ama ben neler öğrendim neler! Radyo programlarındaki salak dj’lere saygı duyan, telefonla arayıp istekte bulunan ve asla dinlemeyeceğini bildiği eski sevgilisine armağan eden bir EMO oldum.

Tüm yöntemler ve çabalar boşa… Acıyı taşıma zamanı var. İnsanın kalbinin de bir dayanma noktası var. Bu ayrılık acısı geçene dek beklemekten başka çarem yok biliyorum. Bu nedenle yine de ağlamayı unutmuş benle, ağlarken çok hıçkırıyorum diye dalga geçen dostlarımı ve yeni beni seviyorum. İki tek atınca sarhoş olan beni seviyorum. Ayrılık acısı çeken beni, çekmeyen yelloz benden daha çok sevdiğimi fark ettim. Çünkü tüm dünyaya korkulu ve ıslak gözlerle, bir çocuk hassaslığında bakmanın da tadı ayrı…
Paa wıır ..... İlaç gibi... İkisi bir adına ne denir? Mu-ci-ze...

Hiç yorum yok: