Dün gece rüyamda resmen Alice Harikalar Diyarındaydım. Yani Maydanoz Harikalar Diyarı desem daha doğru olacak. Alice'in diyarında şapkacısı varsa benim de haute coutrecım olmaz mı? Tavşan desen otu çekmiş, bir dünya ortalıkta dolaşıyor. Sincap desen dişindeki tartardan muzdarip... Öyle garip, öyle harika bir diyardı. Susam Sokağı'ndan Kurabiye Canavarı ve Edi ile Büdü'yü de transfer etmişim... Oohh keyfime diyecek yok anlayacağınız.
Diyarımda yok yok... Votka şelaleleri, çikolatadan ojeler ki parmakları yala yala bitmiyor öyle muhteşem... İnsanların hepsinin kafası güzel. Diyarda gezerken votka içiyorum büyüyorum. Şarap içiyorum küçülüyorum. Kafa bir milyon tavşanın arkasından koşarken yoruluyorum. Büdü hemen ağzıma bir kaşık mesir macunu veriyor. Sıkıldım diyorum. Ki sürekli olağan seyrine dönünce her şey sıkılırım. Edi hemen "Aman Maydanoz ne sıkıntısı bak şimdi..." deyip bilumum şaklabanlıklarla beni güldürmesin...
Makjay yaparken lilyumdan allık fırçamla yanaklarımı pembeleştiriyorum, pamuk şekeri ile dudaklarımı boyuyorum, kahve tütsü çubuğu ile gözümü boyuyorum. Kıyafet istiyorum Bayan Makas hemen arkadam bitiveriyor.
"Bebeyim sen iste ne dikeyim? " diyor.
"Ne dikmesi yaratıcı ol, neden bütün kıyafetler dikilerek tasarlanmak zorunda bana yeniliklerle gel yoksa da jöle havuzunda kendini boğ!" diyorum.
Harikalar diyarımda resmen Belediye Başkanıgibiyim. Yok yok Başbakan gibiyim. İki elim arkada, seke seke asayişi kontrol ederken bir de ne göreyim. Taşların üzerine isimler, saçma saçma cümleler yazmışlar. Hem de iğrenç el yazılarıyla... Hem de benim harikalar diyarımda...
Başımdan aşağı o an sıcak şireler dökülmez mi? Hemen Kurabiye Canavarını görevlendiriyorum. Bu soysuz, ezik insanları bana bulun diyorum.
Bir saat sonra Fred Çakmaktaş'ın ünlü köpeği Dino'yu, gerçek hayattaki mahalle bakkalım Abuz'u, Hogatha'yı getiriyorlar.
"Önce Hogatha sen başla" diyorum.
Hogatha hayatımda hiç bu kadar ezik bakmıyor bana. "Ben diyor aslında Gargamel'i sevmiyorum.Evet kocam o. Ama taşın üstüne yazdığım ilkokul aşkım, O'nu unutamadığımı fark ettim." diyor.
"Yuh be kadın ölmek üzeresin ne ilkokul aşkı?" diyorum.
"Ne var benim hiç kalbim yok mu? Bıktım kötü olmaktan, benim de duygularım var" diyor. "hem ilk aşk asla unutulmazmış. Bunu anlamam için bütün libido kaynaklarımın ölmesini beklemem gerekiyormuş" diyor ve böğüre böğüre ağlıyor. Gözyaşları çamur gibi akıyor. Benim güzelim diyarımı çamura buluyor.
"Sus tamam ağlama. Yazmışssın yazacağını artık ne diyim? Malum seninle bir geçmişimizde var. Affediyorum ama bir daha yazma tamam mı?" diyorum.
"Tamam" diyor mutlulukla ve Allah'tan ortalık bataklığa dönmeden ağlamayı kesiyor.
"Eee sana ne demeli Dino bey. Hani şirindin, hani bilmiş bir köpektin. Taşa hiç küfür yazılır mı?" diye soruyorum.
Dino'nun rengi pembe değil sarı korkudan.
"Valla bıktım Maydanoz. fred'e küfrediyordum. Ben de sevilmek okşanmak istiyorum. Fred sürekli şişko bacaklarıyla tekmeliyor beni. Bıktım. Hayata karşı öfke doluyum. Aşık olacağım kadın tam taş kafalı ki taş devrinde bulamıyorum. Al beni yanına ..."
"Off burası Harikalar diyarı Dino. Burada sorun yok. Sorun istemiyorum. Sorun çıkaranın poposuna 50 şaplak cezası var. Çok konuşma. Küfür etmeni istemiyorum. Ayrıca tatmin olmadım. Bu nedenle sana 1 şişe votka içme cezası veriyorum. İç ve hayatao lumlu bakmayı öğren." diyorum. Sonra Kurabiye Canavarı'na dönüp "Alın bu ezilmiş zavallıyı, Maydanoz Bara götürün. Bu gece hesaplar benden." diyorum.
Sonra ters ters bizim bakkal Abuz'a bakıyorum.
"Sen sormadan başlayayayım. Senin alt katındaki manken kıza aşık oldum ama kız çok havalı. kaçırsam mı aşkımı gömnlüme mi gömsem bilemedim. geçenlerde genç bir delikanlıyla gördüm. Nasıl sinirlendim nasıl anlatamam. Ben de cesaret ne gezer ben de aşkımı taşlara yazdım."
Üzüldüm Abuz'a... "Bak Abuz, o kız değil kaşar bile değil resmen küflü tulum peyniri be! Sana kız mı yok. Sen buralarda takıl. Açık hava iyi gelir. Bir daha da benim taşlarıma dokunma valla alnını keserim." diyorum.
"Tamam çok sağol Maydanoz!" diyor. "Harbi kızmışsın valla. Sana gelecek taze sucuklardan 5 tane ayırcam. Hatırlat! " diyor.
Bu kadar görüşme beni yoruyor. Bütün taşa yazılan yazıların içgüdüsel nedeninin iyi kötü herkes için aşk ve sevilmek olduğunu öğrenmek içimi rahatlatıyor.Gerçekten birilerini sevmek istediğim ve adını taşlara yazma isteğim depreşiyor... Oturduğum yerde havanın ılık esintisiyle gözlerim kapanıyor....
Gözlerimi açtım. Hay aksi! Rüyaymış. Kalktım giyinip bakkala süt almaya gideyim dedim. Bakkal Abuz
- Ya abla sizin apartmanda bir hatun var. Çok güzel! demesin mi?
Kim o kız tahmin edin....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder