Bütün amacım o gece bir kurbağa bulmak, gayet safiyane sırf gece alemindeki kurbağa sayısını azaltıp prens sayısını arttırmak için öpmekti. Şimdi nerden çıktı bu amaç edinme halleri derseniz! Geçen hafta çılgın mı çılgın ablam Madame Bovary beni ziyarete geldi. Elinde küçük bir hediye paketi ve yüzünde garip bir sırıtık ifade ile:
- Maydanoz'cum yılbaşı hediyen.. Geçmiş yeni yılın kutlu olsun, dedi.
Hobba.... Yeni yılın da geçmiş kutlaması nasıl olursa hediye almaya bayılan ben teşekkür bile etmeden açtım paketi. Kutunun içinden çirkin mi çirkin bir kurbağa çıkmaz mı. Üzerinde de belli talimatlar yazılı! Yok içine su koy.. Koyuyorsun fasulye taneciği gibi bir prense dönüşüyor. Büyüdükçe büyüyor sonra prens...
"Nerde bir evrimleşememiş bir homo sapiens buldun. Onu prens zannedip anında öptün" tadında ki ince mesaja mı yanayım, ç.k kadar prensi bana layık görmesine mi yanayım.
- Ablam canım Bovary'im teşekkürler ama ben suda yaşayan canlıyı ne yapayım, dedim.
- Büyüdün ama hala man kafasın. Kızım bu yıl gidip Bay Tel Kafa gibi mapara adamları yerine süper prensini bulmanı diliyorum senin için. Anlasana... ( Super Prens : Süperman ile Prens Charles karışımı tipin biri işte!)
Ah benim man kafam, laf anlamaz algı çiplerim... Uzun süredir hiç bu kadar mutlu olmamıştım. En son evlatlığım Pipi'mi ortaya pisledi diye dövüp sonra pişman olup sarılıp "Seni Seviyorum!" diyen ben, Bovary'me sarıldım. Ve söyleme özürlü olduğum o iki kelimeyi söyledim.
Prens bulma gazıyla gece aleminde ilk durağımız Reasürans oldu. Şöyle bir kadeh birşeyler içip takılalım dedik kızlarla. Yaş ortalaması yükselmiş. Evli ve kazanova, evli ve azgın teke sendromunda, yaşlı olup kendini genç zanneden, zibidi kılıklı baba parası yiyen erkek profiline sahip mekanda bayağı sıkıldık.
Bir kere bir kadın eğer gece birilerini tavlama amacıyla dışarı çıkıyorsa, mekana adım attığı anda göz taraması ile tüm potansiyelleri tespit yeteneğine sahiptir. Ayrıca adamları tespit ederken algı çiplerimiz sayesinde ortalama olarak özelliklerini de hemencecik çıkartıyoruz. Genellikle gecenin ilk saatlerinde çıta bayağı yüksektir. Yakışıklı, karizmatik, çekici, genç vıdı vıdı... İlerleyen saatlerde ortam da hedefe uygun profil olmadığı görüldükçe giderek özellikler genelleşir. Çekici, kendine has bir karizması olan ( bu da acayip bir kandırmaca ya!) ee göbeği var ama olsun... Gecenin sonunda hala yalnızsan kafan da iyiyse ve karşındaki adam beklentilerinin tam zıttıysa fakat sen hala inat ettiysen hovardalık diye...İçinden "Gerizekalının tipine bak!" derken yüzüne gülüp geyik yapmaya devam edersin.
Neyse rajon gereği hayalindeki prens profiline uygun bir mekana gitmek lazım! Eğer entel dantel özel müzik zevki olan bir adamsa istediğin Nardis, Babylon gibi farklı klasman da gece aleminde yer edinen gece klüplerine gitmek de yarar var. Yok eğer amacın sadece tek gecelik takılmak üstüne bir bardak su içip sabah adamı postalamaksa Kuruçeşme Sahil boyu klüpleri olayın dibini gördü daha ötesi yok bilesin... Acayip kıltoşlarla doldu Kuruçeşme. Ya ergenliğinin tavan vurduğu dönemdekiler yada Emo kılıklı adamlar gereksiz bir kalabalığa sebep oluyor. Neyse konumuza dönersek öyle benimle Demet Akalın'da dinlesin arada salına da bilsin, hem kendine özgü bir tarzı olsun hem de popüler kültüre hakim olsun diyorsan Al-Jamal, Cahide falan tam senlik.. Yok Beyoğlu'nda gezersin türünde takılmayı severim diyorsan Fransız Sokağında'ki barlar, Ghetto, Roxy ( Öyle bebeler doldu demeyin hala orta yaş müdavimleri var bu mekanın da) Mojo, Hayal Kahvesi ve Asmalı'daki küçük bistro barlar tercih sıralamasına alınabilir. Reasüranstaki Otuzyedi, On da bu hedef kitleye yönelik Nişantaşı tercihimdir diyenlere hitap edebilir. Biz napalım diye düşünürken Hayal Kahvesi'ne attık kendimizi. Öyle Beyoğlu'nde gezersin modunda bir arama bulma çalışması için değil, kafamıza öyle esti diye gittik mekana. Soul Sutff sahnede, mekan kurbağa dolu! Bu grubu Ankara'daki gece hayatı geçmişimden tanırım. Hep mi aynı tarz.. Hep mi cover şarkılar... Sağımdaki adamı kestim olmadı, solumdakini kestim olmadı içim bir türlü ısınmadı tiplere. Çapkız kızlar grubumuzdaki Çılgın Şaziye acayip kafayı bulunca "Hadi eğlenelim biraz!" deyip çıldırmasın mı.. Kalabalığı yararak yanımızdan ayrılıp, 2 dk. sonra kolunda bir adamla geldi:
- Bak Maydanoz'um bugün senin doğum günün ya, sana doğum günü hediyesi getirdim, demez mi?
Bak bak bak.. Doğum günüm falan değil kızım deyip dövesim geldi. Sonra alıcı gözle bakınca "Eh hiç yoktan iyidir." diye düşünüp sevesim geldi Şaziye'yi:
- Ah canım ne incesin deyip caaanım arkadaşımı öptüm. Yanındaki kurbağa da bize bakıp gülüyor. Evet ben senin doğum günü hediyenim deyip sarılmaya çalışınca hemen duruma el attım:
- Hopp hoopp bir dakika. Önce konuşalım Bay Hediye, söyle bakalım nelerden hoşlanırsın, neleri becerebilirsin? diye sorma gafletinde bulundum.
Söz ağızdan bir kere çıkarmış arkadaş. Ben çok acı öğrendim. Kurbağa adam öküze dönüşüp:
- Güzel soru! deyip pis pis sırıtınca mekandan ayrılma vaktimiz geldiğini anladım. Hemen kendimizi dışarı attık. Kafayı bulmuş bir halde Scotch'a attık kendimizi. Yok libidocuklarım çıldırmış da İstanbul gece alemindeki erkek potansiyeline de birşeyler olmuş. Ya gerzekler, ya atlaklar, ya salaklar, kimisinin tipi iyi sesi incecik, kimisi uzaktan yakışıklı yanına gelince ibrik suratlı...
Artık ayakta duramaz bir haldeyken baktım bizim kızlar bir o yana bir bu yana dağılmış. Kendimi pışpışlayıp evime doğru yol aldım. Huzur dolu evimde şarabımı yudumlarken karşıma aldığım Kurbağadan dönme Prensime baktım. Bir akşamım daha öylece abuk subuk oradan oraya içerek ve dağıtarak geçmişti. Yanıma gelen adamlarla dalgamı geçerek, göz süzerek... Sonunda evimde yine yalnız oturuyordum. Bir de bu Libidomun çıldırmış hali... Eski Bukowski'nin kadın versiyonu hallerimi özlediğimi fark ettim. Alkolün de etkisiyle burnumun ucu sızladı. Sonra bir liste yapayım dedim.
- Kurbağayken prense dönüştürüp elin kaşarlarına sunduklarım
- Kurbağayken prense dönüşür diye düşünüp öptüğüm ama kurbağa olarak kalanlar
- Kurbağa olarak öptüğüm prens değil çoban köpeğine dönüşenleri listeledim.

Ha bir de kimdir Allah aşkına şu Beyaz Atlı Prens muhabetini ortaya atan.. Nerede beyaz at, nerede prens... Ben bütün gece çevreme baktım karizmatik olmaya çalışan erkeklerin bir çoğu beyaz gömlek, tişört, kazak giyiyor da beyaz atıyla gelen kimse yok! Alkol damarlarımda gezinirken bu düşünceler içerisinde sızmışım. Rüyamdaki beyaz atlı prensle buluşmak için rüya alemine daldım...