10 Ocak 2011 Pazartesi

Evlilik Sıfır Noktasından Tekrar Başlamak mıdır!

Bu aralar sürekli olarak aynı kişinin CD'sini dinliyorum. Hele ki bir şarkı var, ne zaman dinlesem tüylerim diken diken oluyor. Emre Aydın'ın kağıt evinden   "son defa" adlı şarkısı! Resmen beni kurduğu hayal kağıt eve sokup, garip bir ruh halinde bir odanın içine tıkıyor... Evlenip giden bir sevgiliye yazılmış en güzel şarkılardan biri! Bir de Ümit Besen'in "Gelin Olmuş Gidiyorsun"u vardır ama ben ancak yarım şişe rakıyı devirince Ümit Besen hayranı olanlardanım. Yani kanımda dolanan alkol oranı arttıkça herkes gibi bende biraz duygusallaşıp, arabeskleşiyorum. Şarkının sözleri öyle güzel sıralanmış ki, öyle ince düşünülmüş ki...

"Nasılsın nasıl gitti?
Alıştın mı sen de?
Rahat mısın artık İstanbul'da?
Evlenmişsin, nasıl oldu?
Bulabildin mi sonunda?
Hep anlattığın o meşhur huzuru
...."

Her bir kelime daha bir anlam kazanmış.  "Nasılsın?" diye sormalar, tutuk konuşmalar. Birlikte kurulan onca hayalin, baş kahraman olma hevesinin bir anda yıkılmasını inceden hissedebiliyorsunuz. Bir başkası olduğunu kabul etmek için uğraşmalar... Sonrasında garip bir kadercilikle durumu kabullenmeler... Bu şarkıyı mutlaka bir kez yada yeniden sözlerini dikkatle dinleyerek ve ne anlatmaya çalıştığını ince ince düşünerek, dinlemenizi tavsiye ederim. Hayatımda hiç aşık olduğum bir adamın evlendiğine şahit olmadım. Hiç böyle bir şarkıyı öylece giden birinin ardından söylemek istemedim. Ama işte bu şarkıyla "Hiç böyle bir durum içerisinde olmamak adına neler yapmalıyım'ı" sorgulamaya başladım! İşte vapurda "Son Defa!" şarkısını dinlerken bu tarz düşünceler içerisinde debelenmeye başladım. Derin bir düşünce havuzunda yorulana kadar kulaç attım...

Bu dünyada en hovardasından, en evlilik budalasına kadar herkese sorun evlilik hakkında bir fikri vardır. Kimisi çocuk için, kimisi aile zoruyla, kimisi mevki para pul için, kimisi büyük bir aşkla evleniyor. Yani herkesin evlenmek için bir nedeni var.(Bu duruma ilişkin ince bir sınıflandırmayı ileriki paragraflarda bulacaksınız.) Evlilik kurumunun kutsallığını bir kenara bırakırsak, evlilik sonuç olarak gerçekten bir kurum! Topluma karşı, aileye karşı, dostlara karşı hatta insanın kendisine karşı büyük bir çaba harcayarak olaylı bir şekilde duyurduğu bir nevi girişimcilik örneği gibi geliyor. Yoksa "evlilik aşkı" yada "evlilik  hayali" yerine "evlilik kurumu" denmezdi değil mi? Herkes bir nedenle evlenmeye  karar veriyor. Geleneksellikten uzak olan bile iş evlenmeye gelince geleneklere göre olsun, şu da olsun bu da olsun diyerek insani iç güdülerle en iyi evlilik duyurma seremonilerinin, kendisinin olması için savaşıyor. Bu şekilde davranmayanlar da vardır ama istisnalar kaideyi bozmaz!

 Kız hayatında kınaya elini sürmez ama kına gecesi düzenlemek ister, adam hayatında bir arkadaşının bile "Vıcık vıcık o ne ya!" diyerek düğününe gitmemişken en kalabalık, en şık düğün benimkisi olsun diye tutturur. Sebep çocukluktan gelen "evlenirsem şöyle olsun, böyle yapayım" hayalleri midir? Tabii ki hayır! Dedim ya evlendiğini duyurma seremonilerinin en güzelinin kendisine ait olmasını istemesi... Çünkü zaten hayatının kadınını / erkeğini bulmuştur. Ama bunu tüm dünya duysun, herkes beni konuşsun, hayatımda bir gece de ben "Super Star" olayım isteği içgüdüsel olarak insanın kendisini, en nefret ettiği organizasyonları bile isterken bulmasına sebep olabiliyor.

Bir de üstüne üstlük evlenilen kadın yada erkeğin içgüdüsel seçim nedenleri vardır ki bunu güzel bir sınıflandırma ile taçlandıralım:

1. Gözüm Kör Oldu Ne Yapayım Aşığım'cılar!
En şanslı grubu oluşturanlar sanırım aşık olarak evlenenlerdir. Büyük bir çoğunluğun içerisinde azınlık olarak görüyorum aşık olarak evlenenleri! Gerçekten sırf aşık olduğu için herşeyinden vazgeçen çok fazla insan var mı bilmiyorum ama her nerede yaşıyorlarsa onları takdir ettiğimi ilan ediyorum. Bu dünyada adam gibi birini bulmak bile güçleşmişken en sahicisinden aşkla evlenenlerin kader çizgisinde "büyük bir aşk yaşayacak ve evlenecek" ibaresinin yer aldığına eminim. Ne de olsa kimi kaderciler için "evlenilecek kişi" senin seçimin öte kaderin sana sunduğu ve değiştiremediğin bir yazgı... Ben kaderci bir insan olmasam da ben ve benim gibi düşperestlerin böyle bir kaderi seve seve kabul edeceğine ve" İnanırım tamam o zaman" diyeceğine eminim!

2. Yaşım Geçiyor Çocuk Sahibi Olmalıyım Bal Kabağı Bile Kabulümdür'cüler!
Kadınlar muhteşem varlıklar! Düşünsenize bu dünyadaki nüfus artışındaki en önemli role biz sahibiz. Evet erkeklere de ihtiyaç var ama düşünün sperm bankasından bile sperm alınarak çocuk sahibi olunabilen bir dönemdeyiz.  Siz hiç yumurta bankasından yumurta alarak çocuk sahibi olan bir erkek gördünüz mü? Muhteşem varlıklar olarak çocuk sahibi olmak bir çeşit hormonların tarafından ele geçirilip yönetilmek anlamına da geliyor. Özellikle 30'a merdiven dayamış kadınların bir çoğu hormonların tavan yapmasıyla "çocuk istiyorum" diye konuşmaya başlıyor.  Sırf çocuk sahibi olmak için her önüne gelen adamı hayatının erkeği sınıfına koymaya çalışan çok kadın tanıyorum! Bu tarz kadınları yargılamıyorum. Ama evlilik nedenini sadece çocuk yapmaya indirgeminin de bazı hayal kırıklıklarını getirebileceğini düşünüyorum!
Bir de tabii kadınlar kadar erkekleri de ele almak da yarar var. Yanında hanım hanımcık duracak, evinin kadını, çocuklarının anası olacak iyi aile kızı arayan erkekleri unutmamak gerek! Bildiğiniz bal kabağına bile ortalama olarak beklentileri karşılıyorsa kabul eden bu kitleye sesleniyorum. Hormonlarınızın ve içgüdüsel isteklerinizin kurbanı olmayın!!!

3.Ooo Zengin ve Mevki Sahibi Hadi Evleneyim'ciler
Sanırım daha çok kadınları bu sınıfa koymak daha doğru olur. Tamamen duygusal sebeplerle adamın kelliği, fodulluğu, yaşı, başı önemli değildir. Daha çok sonuca bakan bu kitle evlilik kurumunun kuruluş beyannamesine imzasını attıktan sonra edineceği soyadına, yasal haklarına, yaşam standartlarına odaklanmıştır. Onlara buradan sesleniyorum. " Tamam evliliğe  kurum dedik ama ticari işletme statüsüne de koymayalım dostlar!"
Bu arada Mehmet Aslan Cosmo'daki bir yazısında zengin kadın avcısı erkeklerden de söz ederek hemen evlenmeye çabaladıklarına  değinmişti. Yani kadınlar kadar erkekler de yavaş yavaş bu gruba dahil olmaya başladı... Modernleşme ile rollerin karıştığı söylemi doğruymuş ne diyelim!

4.Acayip Kazık Yedim Eski Aşkımdan, Bu Adamdan/Kadından İyisini Bulamam'cılar
Kadın yada erkek x-aşkından öyle dertlidir ki karşısına çıkan kişinin de öyle olacağı inancıyla bir süre güvensiz bir şekilde ilişki de ilerler. Sonra her önüne çıkanın hıyar olmayacağını anlar ve o an bir anda kafasında bir düşünce bulutunda şöyle yazar : "Evlen Bu'nunla!". Gerçekten aşık mıdır yoksa Pavlov'un Köpeği gibi kendisini şartlayarak en sonunda kendini aşık mı ettirmiştir bilinmez ama kesinlikle Bu'ndan iyisini bulamayacağı inancıyla evlendiği kesindir.
Bir arkadaşım uzun bir süre adamın biriyle gecelik takılma yaşıyordu. Adam bir dertli, bir yorgun ki sormayın. Bir de canım arkadaşıma "Benden ilişki falan bekleme, böyle takılalım. En son ilişkim çok sorunluydu, ilişkiye hazır değilim!" demez mi... Gel zaman git zaman bunlar canları istediklerinde takıldılar, canları istemediğinde birbirlerini tanımadılar. Hoş benim kız kendini kaptırmış hızla duygusal dünyada yuvarlanıp durdu ama... Ne yapsak etsek "Yok bu adamla böyle de olsa takılmaya devam edeceğim. Çok hoşlanıyorum!" demez mi! Neyse bu takılmaca muhabbetinin üstünden 3-4 ay geçmedi ki adam elinde tek taşıyla kapıda bitiverdi. Neymiş efendim hayatında hiçbir kadın bu kadar sabırlı, anlayışlı olmamış-mış. O'nu iyileştirmiş-miş. Hayatını böyle bir kadınla geçirmek ve hep yanında olmak istiyormuş-muş. ( Bu konu hakkında yorum yapmıyorum. Teklifi eden memnun, kabul eden memnun nihayetinde!)

5.Görmeden, Tanımadan, Kaderime Boyun Eğdim'ciler
En çok üzüldüklerim, "Bu dünyada hangi mazlumlara yardım etmek istersin?" diye sorsalar açlık sorunundan sonra ikinci olarak yardım etmek isteyeceğim kitle mecburi evlilik yapanlar... Aile baskısıyla evlenen bu insanları başkaldırıya, bu zorlamaya karşı eylem yapma haklarını kullanmaya davet ediyorum. Türkiye'nin gerçeği olarak özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde birçok kadın ve erkek bu şekilde evleniyor. Belki gerçekten sonrasında birbirine aşık olanlar vardır. Ama yine de evleneceğin insanı hür bir şekilde seçme hakkına gasp etmenin bir insan hakkı ihlali olduğu inancındayım.

Sonuç olarak öyle yada böyle bir sebeple insanlar evleniyorlar. Evlenen yada evlilik kararı alan herkese sorun, hayatının aşkı evlendiği kişidir. Hatta ilk aşkı O'dur. Daha öncekiler ya çerezdir yada sırf gerçek olanı bulmak için ayağına takılan çakıl taşlarıdır. Herkes gerçek yada yalan bu cevaba inanmak istiyor ama kimse kimseyi kandırmasın. Bu söylemler artık bayatladı bilesiniz. Ayrıca evlenenlere buradan  seslenmek istiyorum:
 "Allah aşkına evlendiniz diye garip bir psikoloji içerisinde gelenekselleşmeye başlamayın!"
Çevremde evlenen kim varsa evlendikten sonra bir haller oldu. Evlenmeden önce yaptıkları ne varsa unutmaya, evlendikten sonra yorumlarında "Gençlikti... Yaptık bir hata!" demeye başladılar. Ne oluyor o imzayı atınca tüm geçmişte yapılan hovardalıklar, tek gece takılmalar, hata diye adlandırılanlar ( Hata kelimesi de ayrı bir fenomen... Bir olay kime göre ne zaman, nerede ve nasıl "hata" olur?) bir anda siliniyor mu?
Yani ben sevgilimi aldattım, gittim evlenen bir arkadaşıma anlattım. Neden tu-ka-ka oluyorum. Evlenmeden önce O da aldatmıştı. Unutmuş bile Mrs. Çok Doğru? Ya da gittim deli saçması bir adamla birlikteyim. Hemen cık-cıklamalar... Niye? Çünkü Mr. Çok Bilmiş olsa hayatta yapmazmış Bak Hayatının Doğrusu Mrs. Çok Bilmiş'e! Ben de O'nun gibi doğru çok doğru bir adam bulmalıymışım. Bulana kadar beklemeliymişim. İçimden şöyle demek geliyor:
"Sen bu Mrs. Çok Bilmiş'i bulana kadar az mı hatunla çıktın. Aşık oldun, terk edildin, aldatıldın, içtin, dağıttın. Ayrıca Mrs. Çok Bilmiş'in gerçekten doğru insan olduğunu nereden biliyorsun. Hem bu çok doğru kadınlar, adamlar pazar da mı satılıyor veyahut alınlarında "Ben Doğru'yum. Beni Seç!" mi yazıyor!"

Sonuç olarak buradan bir nedenle evlenmiş evlilik kurumu sahiplerine sesleniyorum:
"Evlilik kurumunuza sahip çıkın. Evlilik kurumu ortağınızı aldatmayın. Ve lütfen bir kurum kurdunuz diye kuramayanlara bilmişlik taslamayın. Ve lütfen unutmayın ki evlililik yaşamınızı sıfırlamıyor. Yaptığınız hataları silmiyor.Beyin köklerinizde kurumunuzu kurduktan sonra yeşeren ve biraz da annenizin, babanızın kıyafetini giymiş gibi büyük beden duran geleneksel söylemlerinizden kurtulmaya çalışın. Ha gayret inanın, başaracaksınız!"
Çünkü evlilik sıfır noktasından başlamak değildir. Evlilik seçtiğiniz kişiyle yaşam yolunda "ben" değil "biz" olarak yürümeye devam etmektir!

P.S. Ey anneler ey babalar! Lütfen siz de çocuklarınıza "Ev-Len" baskısından vazgeçin.

3 yorum:

sweetsins dedi ki...

Bir tip de ben eklemek isterim. uzun süren ilişkiden sonra ya evlenelim ya ayrılalımcılar.. Eğer şartlar müsaitse yılların hatırına uzun giden ilişkilerini bir level atlatmak için imzayı basanlar.

MAYDANOZ dedi ki...

Şimdi sen yazınca fark ettim ki ben o grubu gerçekten göz ardı etmişim. Snaırım içgüdüsel olarak uzun süreli ilişkilerden sonra evlenenleri bundan iyisini bulamam'cılar grubuna ekledim....
Bu arada sevgili okurum sweetsins, uzun süreli ilişkilerden sonra kaçışı oynayan evlenmek istemiyorum e o zaman ayrılalım'cılar için ayrıca bir yazı yazacağım....Onların bu kaçısı ele alınmaya değer ne de olsa!

sweetsins dedi ki...

onların bu kaçışına 2 düşünce neden olur, bu herife ömür boyu katlanılır mı sorusuna verilen olumsuz yanıt veya daha dışarda keşfedilmeye değer bi sürü yakışıklı varken ben ömrümün en güzel yıllarını bu hıyara zaten verdim, bari geri kalanını kurtarim çabasıdır :)