Freud'un yüz yıldır tartışılan tezleri ile açıklık getirilmeye çalışılan EGO kavramını, ben beş dakikada çözme hedefiyle özümden dış görünüşüme kadar her şeyimi ortaya döktüm. Freud ne diyor? "İd"imiz yani içimizdeki doyumsuz hayvan ne yapıyor diye sormuyor mu? Sordum ben de kendi kendime:
- Hey İD'im, sadece kendini düşünen bencil yaratık, eleştiri kabul etmezsin, güdülerinden başka bir şey düşünmezsin. Ne istiyorsun söyle seni ne durdurabilir?
İçimdeki İD mırın kırın etti. İD midir İT midir bilinmez ama gıcık oldum resmen. Sustu sustu sonra çok bilmiş bir edayla:
"Ben vicdansız, umursamaz ve asla iflah olmayacak bir serseriyim. Bu yüzden asla doymam hep isterim. Kimseyi düşünmem. Ben senin bugüne kadar yaptığın kötülüklerin tamamının yaratıcısıyım. Doyumsuz ve asla istekleri bitmeyenim. Yani sen değilsin benim. Ya da sen bensin.Dolayısıyla beni durduramazsın!"
Acayip çarpıldım. İflah olmayacak serserimden hem nefret ettim hem de vay be bu ne cool'luk dedim. Ölecek valla buz gibi donuk, umursamaz, alaycı ve hafif meşrep olmaktan...
İD'im beni böyle alaya alırken EGO'm nerede derken hooop Zorro misali yanımda bitiverdi.
"Şışttt sen asi bir atsan, ben seni dizginleyen binicinim.Sen çıldırınca olabilecek ve olamayacakları ayıranım."
İçimden tüm havasıyla muhabbete dalan EGO'yu kucağıma oturtup popişine popişine vurasım geldi. İD'im ne kadar beş para etmez bir serseriyse, EGO'm da o kadar kendini beğenmiş bir ahmaktı. Resmen yıkıldım. Herşeyi bu doğru bu yanlış deyip nasıl sınınflandırabilirdik ki? Hayat açık uçlu sorularla doluyken gün içerisinde an be an önem sıralamamız, yüklediğimiz anlamlar değişirken ben nasıl en doğruyu, beni en mutlu edeni bulacaktım. Sonra her beni üzen olayda zaten bu doğru bu yanlış diye ayıran EGOm da bunun bir hata olduğunu anlamıyor muydu? Bu yüzden içim şişene dek beni boğmuyor muydu? Hazım zorlukları yaşamıyor muydu? Mıydı... Muydu... Miydi...
İD'im, EGO'm üstüne Süper EGO'm derken içim şişti. Baktım bu zedelenen ruhumun sağını solunu iyileştirmek için EGO'yu ele alma durumu daha da karmaşık bırakıyor, attım kalemi kağıdı bir kenara. Açtım deylimoşından Sertab'ımın Caanııımm "Ego" şarkısını! Hay ibrik aklım, hay akılsız başım. Kadın düşünmüş, çözmüş, dile getirmiş üstüne anlayayım diye şarkısını bile söylemiş ben hala düşün taşın feylosof misali...
gerek yok ben de Sertab'ın yorumu üzerinden düşündüm hem söyledim şarkımı hem yazdım çıkarımlarımı...
.......İnsan yaşar yaşar tecrübe eder (Ediyorum öyle bir tecribe ediyorum ki tecribe etmeden öğrenemiyorum. Bu yüzden hep burnum bilmem nerede!)......
Lay lay lomm....
.....Hayallerin düşlerin hepsi senin elinde .... (EGOm hep bu hayallerin peşinde düşe kalka koşmaktandarbe aldı ya!)
Sahip olmakta var azalmakta... ( Her ayrılıkta, kaybedşte biraz daha azalmıyor muyuz?)
..Doğrusunu bir tek o bilir ...Gerisini takmaz EGO...
EGO'mla lego oynar gibi oynayanlar, oynadıklarım, oynatılanları bir kenara bıraktım. Şarkı şahane... Felsefik karakterimi besledi valla her bir kelimesi. Bir yanda Sertab bir yanda Freud arada kalmış ben ve ötekiler yani Sersi İD'im, Ahmak EGO'm, Çok Bilmiş Süper EGO'm...

EGO'mu şişirecek ve beni şişkinliğimde yerle bir edecek bir yıl istiyorum. İçinde tüm gerçekleşmesini istediğim hayallerimi koyduğum uzun cümlemin sonuna noktayı söz Ahmak İD'me koyduracağım. Noktasız yaşayan bir ahmak için "nokta" koymak biraz ağır ve hayatının en büyük öğretisi olacak. EGOsal sıkıntısı olmayan insanları, EGO yüzünden gereksiz tartışmaları, çatışmları uzaya gönderiyorum. Yanlarına Ahmak EGO'mu gönderdiğim herşeyi eğlendirsin diye yanlarına iliştiriyorum. Ve Çok Bilmiş EGO'm. Ona kıyamadım. Ee Maydanoz olmamın yaratıcı ne de olsa O!
P.S. Şarkı sözleri Sertap Erener / EGO.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder