5 Ocak 2011 Çarşamba

Bir File Aşık Olmak, Evli Bir Adama Aşık Olmaktan İyidir!

Küçük kız sütünü lavaboya dökünce annesi frenchli tırnaklarını göstere göstere Selpak havluyla tezgahın üstünü silmeye çalışır. Dam da damm... Bir anda filler işe el koyup, süt ziyan olmasın diye bir güzel höpletirler. Bu arada da tezgahı bir güzel temizlemiş olurlar. Kendini zeki zanneden annenin temizlediğini zannettiğini, küçük kızın annesini bozmamak için filleri görse de annesine söylemediğini, fillerin de beleşe süt içmenin keyfini yaşadığını, Selpak Havlu'nun da bütün bu mazlumları kullanmasını bir güzel izleriz.
Yine meşhur kanepem de kaykılmış yatarken reklama takıldı gözüm. Derin bir insan olarak fillerin dünyası ve çakallığın altın kurallarına düşünmeye başladım. Bir kere artık çocukları kandırmayı bırakalım. Filler öyle mor, pembe, lila renginde falan değiller. Öyle çok sevimli olmadıkları hatta biraz korkutucu oldukları bile söylenebilir. Ama yine de çocukken fillere aşıktım. Böyle kırlarda beni hortumu üzerine oturtup, hoplatak koştursun isterdim. Kulağımın arkasına şöyle bir papatya taksın, sıcak yaz günlerinde üzerime su püskürtsün sonra ben onun sarkık koca kulağından tutayım, arka fonda bir şarkı çalsın biz birbirimize aşk dolu gözlerle bakalım...
Büyüdükçe fillerin bozdan kahverengiye uzanan çok geniş bir renk skalasına sahip olduğunu ama içerisinde pamuk şekeri renginin bulunmadığını fark ettim. Ayrıca ses tonları da hiç öyle hoş değil! Zaten büyüdükçe ilgi alanım da değişmeye, fillerden erkeklere doğru yön bulmaya başladı.
Ben bu düşünceler içerisindeyken bir anda telefonum çaldı. Arayan Bayan Melodi Dram!.  "Bak sana ne dinleteceğim." deyip bana bir şarkı dinletmez mi? "Aşktan usandım, konuşamadım.... Ama evlisin... Benim değilsin... Yıllar önce nerdeydin?.."Kanepemden doğruldum. Pipi'ciğim bile hemen yamacıma geldi. Bir sıkıntı olduğunu anladı tabii, temiz ruhlu evladım!
- Canım arkadaşım  Acıların Kadını Bergen'e mi bağladın?
- Maydanoz benim günahım ne? Giderim değerimi bilmeyen bir adam severim. Adama beş yılımı veririm. Ayrılmamızdan iki ay sonra gider benim tırnağımın dibindeki pislik olamayacak bir kadını hayatına alır. Facebook profile fotoğrafları bir bir koyar. Üstüne kalkarım başka bir adamı hayatıma sokayım derim. O da benim hayatımın ortasında bir dinamit patlatır, darmadağın eder. Adam evlidir ve benim de değildir.

İçim acıdı. Yıllar öncesinde yine böyle bir meselenin ortasında bir o yöne bir bu yöne sürüklenen kalbimi düşündüm. İmkansız olmayan şey aşka dönüşmüyor. Bu yüzden tüm eski aşklarınıza bakın, bir melodram söz konusudur. Ya yaşı büyüktür, ya çok yakın bir dostunuzdur, ya isteseniz de olmaz vs. Ama evli olması bambaşka bir boyut kazandırır meseleye. Aşkı iki kişilikken alır, bir üçüncü kişiyi daha devreye sokar. Ve ne yazık ki üçüncü kişi olan belki de karısından ya kocasından daha çok sevmenize rağmen sizsinizdir. Ama siz üçüncüsünüzdür. Hele bir de çocukları varsa...
- Öncelikle şu bayık şarkısıyı kapa lütfen! Gelelim asıl meseleye şimdi sana içine oturacak ama kendine geldiğinde aklını başına getirecek bir şey söyleyeceğim. "Sen,  bir Balık burcu erkeği olarak en hayır gelmeyecek erkek burcuna sahip  O balık beyinlinin hayatında beşinci sıradasın."
Derin bir sessizlik, anlama sessizliği, sindirme sessizliği... Birazdan bir çığlık kopacak önce isyan dönemi sonrasında tüm gücünle dilek dileme ve tek bir tane olan dileğini evrene salma dönemi ama en sonunda çaresizce kabullenme ve unutma dönemi başlayacak. Bazı aşklar yaşanmadan güzeldir. Yaşandığında çirkinleşebilir, sizi kırabilir, olmadığınız bir insana dönüştürebilir.
- Ben nasıl beşinci oluyorum söylesene?
- Öncelikle Balık beyinli adam birinci sırada çünkü insan bencil bir varlıktır. Sonra karısı çünkü ne olursa olsun herşeyi ilk ona yaşatan kadın O!  Üstelik hala evliler, pat diye boşanamıyor bile. Sonra birinci çocuğu, sonra ikinci çocuğu. Çünkü insan kendinden sonra ilk olarak çocuklarını düşünür. En son da sen geliyorsun. Say bakalım, beşincisin!

Aşk dünyada ki en yüce duygulardan biri olabilir ama vicdanınızın sesi, pişmanlık, mutsuzluk duyguları ile asla bir arada yaşayacak bir duygu değildir.
Aşk mutsuzlukla beslenir, tutkuyla beslenir evet! Genelde evli biriyle yaşanan aşk imkansızlık, arada görüşmek ve görüşülen dakikaların kıymetinin bilinmesi gibi durumlardan ötürü umutsuzluk döngüsünde daha sancılı, daha yoğun, daha tutkuludur.
Ama aşk pişmanlık duygusunu hiç sevmez! Pişmanlık ve  suçlama duyguları kapıdan girince, aşk yavaşça içinizde derin bir oyuk açmaya başlar. O oyuğu kapatmak, hayata sıfırdan başlamak kadar zordur. Bu nedenle evli bir adama aşık olmaktansa çocukluğum da mor renkli olduğuna kendimi inandırdığım koca kulaklı, hortum burunlu bir file aşık olmayı tercih ederim. En azından ben aşkıyla kavruldukça üzerime her su püskürttüğünde kendime gelebilirim.
Aşk tektir. Bu yüzden her aşık olan, aşık olduğu kişinin hayatında tek olmak ister. Bu yüzden biraz bencildir. Evli bir adam sizin hayatınızda ne kadar tek ve değişilmez olursa olsun, siz onun hayatında hep ikinci sırada olacaksınız.  Boşansa ve evlenseniz bile ilk düğün heyecanını başka biriyle yaşamış olacak. Siz O'nun ikinci büyük heyecanı olacaksınız her konuda. İkinci büyük heyecanla evlenme teklif ettiği kadın, sabah uyandığında ilk görmek istediği belki de ama ikinci olarak gördüğü kadın, ikinci ona çocuk veren kadın... İkinci olmanın dayanılmaz sancısı, mutsuzlukla mutlu olmanın ince çizgisi içerisinde bir ömür geçirmektense bir file aşık olmak! Evet bir file aşık olmak, ne olursa olsun evli bir adama aşık olmaktan iyidir!

P.S. Şarkı Yıldız Tilbe'den "Ama Evlisin!" di.

Hiç yorum yok: