20 Ocak 2011 Perşembe

Sıradan Hayatlar, Hiç'liklerle Dolu İnsanlar...

Küçük bir kız çocuğu gibi sanki ilk kez görüyormuşçasına dünyayı seyrediyorum. Bu aralar öyle gamsız, öyle neşe dolu ki içim ben bile şaşırıyorum. Halbuki  gündelik yaşantımı tanımlayan en güzel iki kelimeyi buldum. "Sıradanlık" ve "Hiç'lik"...
....Sıradan olan bir güne uyanıyorum.
....Herkesin giyebileceği sıradan kıyafetler, sıradan bir makyaj yapıp dışarı çıkıyorum.
....Yolda yürürken çevremde sıradanlaşmış düzende yapılmış evler, yollar, dükkanlar görüyorum.
.....Sıradan insanlarla dolu bir ofiste delicesine bir ütopyayla çalışıyorum. Sıradanlık bozuluyor. Ama insanlar o kadar sıradan ki benden sıkılıyor.
....Etrafımda benimle çalışan, yanımda duran, benimle muhabbet eden insanların bana bakarken gözlerinden akan yorgunluğun nedeni benim...
Çünkü onlar çok sıradan! Ve benim de onlar gibi olmamı bekliyor. Ama olamam. Eğer olursam, o zaman kendimi "garip", "özünü kaybetmiş" olarak tanmlamam gerekir. Çünkü katman katman içimde sıralanan bedenlerimin hiçbiri sıradan değil. Ama evet hayatım sıradan. Hem de o kadar sıradan ki, yaşadığım her an da ben sırıtıyorum. Tıpkı küçük bir kız çocuğunun ayağına annesinin kırmızı rugan ayakkabılarını geçirip yürümeye çalışması gibi...

Sonra hiçlik.. Hiç'liğin içindeyim.
 .....İnsanlar nasıl olduğumu sorduklarında, "Hiiçççç!" diye cevap veriyorum.
 .....Hiç bir beklentim olmadan yaşamak istiyorum hayatımı. Bunu başarmayı o kadar istiyorum ki. Ne kadar beklentim varsa o kadar hayal kırıklığına uğrama riskim artıyor. Çünkü insan hayatta beklentilerinin karşılığını bulamadığı anlarda büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Bir de benim gibi sıradan olmayan beklentilere sahipsen... Bu nedenle beklenti öldürme egzersizleri (beklenti öldürme egzersizleri: Kişi her bir beklentisinin yerine basit ve elde etmesi kolay bir şey  koyarak eski beklentisini öldürür. Öldürdüğü her beklenti için içer, dışarı çıkar, müzik dinler, eğlenir.) yapıyorum.  Uzaya çıkma beklentimi bir kenara bırakıyorum. Ne uzaya tatil paketi alabilecek kadar zenginim, ne de astronot falan olabilirim artık! Bu beklentim yerine Star Wars'ı izlemeye koyuluyorum. Uzaya gitme beklentimi hiç'ledim. Filmi izlerken şerefime bir bira içiyorum.


..... Hiç kimse yok hayatımda! Eskiden yalnızlık'tan delicesine korkarken, bu korku beni sıradanlaştırmışken artık yalnızlığın hoşuma gittiğini fark ediyorum. Geçen gün katıldığım bir seminerde kişisel dönüşüm uzmanının söyledikleri geliyor aklıma.
    "İhtiyaç ile aracı karıştırmayın. Araçlarınız sadece araçken, zaman geçtikçe onun gerçek ihtiyacınız olduğu gibi bir karmaşaya girmek, kişinin sadece amacından sapmasını sağlar!" Ne kadar da akılcı bir cümle! Belki de bu nedenle adam gibi bir adam olsun derken Bay Tel Kafa gibi hıyarları ( ki sadece bir araçtı Bay Tel Kafa) araçken ihtiyacım hatta hayat amacım zannettim.
 Bu nedenle hiç kimse yok. Hiç'liğe sahip, sıradan hiçbir kimseye de ihtiyacım yok. Beni aramayan, yanımda olmayan, sıkıntılarımı bilmeyen, gündelik yaşantının hengamesi içerisinde yaşamımda hiç bir yer edinmeyen hiç kimselerin, göstermelik hayatımda var'mış gibi yapmasına gerek yok. Hayatımı kalabalıkmış gibi zannetmek sadece göstermelik ve yüzeysel ilişkiler havuzunda boğulmamı sağlamaktan bir işe ve insanların kendisini yalnız hissetmemesine yardımcı olmaktan başka bir işe yaramaz. Ayrıca ben sıradan bir insan olmayarak kaliteli rol yapmayan orta sınıf aktörleri, aktrisleri sevmem!
.....Hiç bir öfkem yok! Evet geçmişte bana hata yapmış bütün sıradan insanları affediyorum. Hiç'liklerinde kaybolmuş kişiliklerini düzeltecek kadar efsunlu bir karakter değilim. Ayrıca iyi ki bana hata yapmışlar, kazıklar atmışlar, kıskanmışlar, öfkelenmişler, terk etmişler, tek bir laf etmeden gitmişler, ölmüşler... Onlar bunu yapmasaydı ben, hiç ben olabilir miydim?
....Hiç bir şeyim yok!
Psikolog bir arkadaşım aslında insanların karar verme sürelerinin sadece 7 saniye olduğunu söyledi. Düşünsenize sadece 7 saniye...7 saniye de hastalıklı ilişkini bitirme kararı alabilirsiniz, işinizden istifa edebilirsiniz, başka bir ülkeye gitmeye karar verebilirsiniz, evlenebilirsiniz, kendinizi öldürebilirsiniz... Halbuki biz yıllarca düşünüp taşınıp öyle karar verdiğimizi zannederdik. Ama değilmiş. Yıllarca kendimizi oyalayıp 7 saniye de aslında kararı veriyormuşuz.
Bu nedenle 7 saniye de karar verdim. Hiç bir şeyim yok! Şey'leri de tanımladım. Uğruna vazgeçemeyeceğim hiç bir mal ve mülke sahip değilim.

Evet hayatım çok sıradan ve hiç'lerle dolu! Ama yine de mutluyum. Ve tek isteğim böyle kalmak... Hem de sonsuza dek...

“Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm.
Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki.
Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar,
ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil, çıkabilmek. Ben o ihtimali seviyorum.
Seçeneğim olmasını, kapının aralık kalmasını…
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri, ne bir adım ileri, uzatmışım kafamı aralıktan dışarı, sırtımı dönmüşüm o cehennem sıcağına, mutlu mesut, çocuk çocuk soluklanıyorum serinlikten, ötesi gerisi ne gam.”
MedCezir - Elif Şafak

Hiç yorum yok: